Milletçe çok büyük bir badire atlattık. Kalkışma sırasında gözü dönmüş darbecilerin cinnet halinde Millet Meclisimizi bombalamaları beni dehşete düşürdü.
Bu nasıl bir kardeşlik, bu nasıl bir insanlık, bu nasıl bir vahşet aklım havsalam almıyor. Çok şükür yine de ucuz atlattık.
Sophokles , “Bozulduğu zaman insandan daha korkunç bir yaratık yoktur” der.
Doğruymuş. Demokrasi konusunda İngiliz devlet adamı Churchiil’in şu tespitini çok severim. “Alaca karanlıkta kapınız çalınıyorsa, eminseniz ki bu sütçüden başkası değildir. İşte bu demokrasidir.
İnşa’Allah bizler de bir gün böyle bir demokrasiye kavuşuruz. Asıl sorun bundan sonra başlıyor. İnşa’Allah, sapla saman karıştırılmadan hak ve hukuk çerçevesinde sorgulamalar yapılır ve memleketimiz huzura kavuşur.
Böyle acılı zamanlarda şiirin ve müziğin gizemli ruhuna sarılarak teselli bulmaya çalışırım.
Güfte : Mehmet Karaca, Beste: Necdet Tokatlıoğlu, Makam : Hicaz
Bu ne acı bu ne keder, / Sus kalbim sus artık yeter,
Bu dert ölümden de beter, / Sus kalbim sus artık yeter…
Sadık Emre şu muhteşem dizeleri demokrasi özürlü Ortadoğu ülkeleri için yazmış sanki. H. Arif Bey’in Segâh makamında bestelediği bu şarkı beni halden hâle sokar.
Bakıp ahvâli perişanına ar eyle gönül,
Terk-i yar eyle veya terk-i diyar eyle gönül,
Beni dinlersen eğer durma firar eyle gönül,
Terk-i yar eyle veya terk-i diyar eyle gönül…
Merzifon’lu hemşehrimiz Sıdkı Baba (Aşık Pervane, 1865-1928) hayatı, tabiatı, insanı ve tekâmülü ne güzel yorumlamış.
Ben Ademden evvel çok geldim gittim,
Yağmur olup yağ'dım ot olup bittim.
Bülbül olup firdevs bağında öttüm, (Firdevs=Cennet)
Bir zaman gül için har'a düş oldum… (Hâr= Diken)
Söz: Ümit Yaşar Oğuzcan, Beste : Avni Anıl, Makam : Hicaz
Bir ateşim yanarım, külüm yok, dumanım yok,
Sen yoksan mekânım belli değil, zamanım yok,
Fırtınalar içinde beni yalnız bırakma,
Benim senden başka sığınacak limanım yok…
Güfte : Turhan Oğuzbaş, Beste : Avni Anıl, Makam Kürdülihicazkâr
Ne olur akşamları gelsen otursan yanı başıma,
Dinlesen hiç bitmeyen maceramı / Ağladığımı yalnız sen görsen,
Sen dokunsan gözyaşlarıma dudaklarınla,
Her şey geçer üzülme desen,
Sonra sevgiyle bakıp yüzüme, yorgunsun hadi yat desen,
Ne olur biraz unutsan kendini, biraz sevsen…
Acı ve ıstırap denizinden sıyrılarak hayata bir de gülen gözlerle bakalım istiyorum.
Sözleri Mahmut Oğul’a, bestesi rahmetli hemşehrimiz İskilip’li Erdoğan Berker’e ait şu güzel Nihavent şarkı yeni bir güne başlamanın müjdesini veriyor.
Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç ?
Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı ?
Bir his dolup içine uçuyorum sandın mı hiç?
Geçen günlere yazık, yazık etmişsin gönül sen,
Öyleyse hiç sevmemiş sevilmemişsin gönül sen…
Her ayın 19’nda toplanan Körfez Çorumlular Platformu dün Güre Hattuşa tesislerinde toplanmış. Toplantıda Hacıhamzalı dostum Yakup Eken beni telefonla arayarak Başkan İsmail Eker ve Selim Çatal’la görüştürdü. Ben de bu vesileyle toplantıya katılan bütün Çorum’lu kardeşlerimize selam, sevgi ve saygılarımı ilettim.
20 Temmuz 2016