Toplumun refah ve mutluluğu için ekonominin iyi olması, yolunda olması çok önemli. Özellikle son yıllarda ekonomi rayından çıktı. Daha kötüsü ekonominin freni patladı. Nereye savrulup, nerede duracağı belli değil. Ekonomistler, iktisatçılar soruna çare için saç, baş ağartadursun. Saray çevresinden, dünya liderimizin eşi Emine Erdoğan Hanım, soruna kesin ve kestirme çözümü buldu. Allah razı olsun, aklıyla bin yaşasın demek düşer bize de.

Emine hanım diyor ki; “porsiyonlarımızı küçültelim” ne güzel de söylemiş. Belli ki ince düşünülmüş nazikane bir söylem. Fakat bence bir sakıncası var. Küçültme ölçüsü nedir? Terazi şaşabilir, gram hatası olabilir. Diyebilirdi ki; “Kanun hükmünde bir kararname ile işçi, emekli, memur, dar gelirli vatandaşlarımız, midelerine bir düğüm attırılacak. Ekonominin gidiş seyrine göre bu düğüm artırılabilir”…Dedik ya incelik yapmış. “Beyefendiler, hanımefendiler sözü uzatmayın lokmaları küçültün, ya da lokmalarınızı sayarak yiyin” diyor.

Ne diyelim sarayın sözü üstüne söz söyleyecek halimiz yok. Şener Şen de öyle diyordu; “Ağanın p... üzerine p.. olmaz”

Söz Şener Şen’den açılmışken bir benzerliği daha vurgulayalım. Şener Şen ve İlyas Salman'ın başrollerini oynadığı 'Banker Bilo' filmindeki 'Maho' karakteri ile köylüleri Almanya’ya götürüyorum derken, İstanbul'a bırakmıştı. İktidar da öyle; 20 yıl önce ülkeyi, “Avrupa Birliği’ne gireceğiz, yasakları, yolsuzluğu, yoksulluğu yeneceğim “ diye iktidar oldular. Şimdi ise tek adam iktidarında, Cumhuriyetin köküne kibrit suyu döktükten sonra, İhvancı politikalarla ülkeyi siyasal İslamın cenderesine soktular. Yasaklar diz boyu, yoksulluk ta, eh lokmalarımızı sayar olduk. Yolsuzluğu bana sormayın, göz ucuyla çevrenize bakın yeter.

İktidarın alçakgönüllü söylemleri hız kesmiyor, Dünya Lideri; “Bizim siyasetteki varlık gayemiz birilerine imtiyaz sağlamak, birilerine menfaat devşirmek, birilerini makam mevki sahibi kılmak değildir.” Ayrıca “Bizde aşı bedava Avrupa’da parayla” diyor. Bu sözler karşısında tam duygusallaşarak gözlerim yaşaracaktı. İktidarın bu güne kadar ne söylediyse tersini yaptığı aklıma geldi.

Salgın dönemi “Maske bedava olacak dediler” paralı yaptılar. Marketlerdeki poşeti bile paralı yaptılar. Ayrıca hiçbir Avrupa ülkesinde aşı paralı değil. Üstelik Amerika’da aşı olana promosyon uyguluyorlar. Bunun anlamı akşam da sabah da aşı bizde paralı olacak.

Tasaruf Genelgesi’nde Cumhurbaşkanlığı ve TBMM muafiyet kazandı. Bilal Erdoğan'ın vakfı da vergiden muaf. Elektriğe, doğalgaza yapılan zam, yeni zam dalgasının öncü sarsıntıları gibi. Dedim ya iktidar inceliği elden bırakmıyor. Doğalgaza yüzde 12 zammı yazın yapıyor. Yazın fazla acıtmaz. Kışa kadar da alışırız. Hatta kışa kadar lokmalarımızı birazcık küçülterek, birkaç küçük zam daha taşırız, benden söylemesi. Bu arada beşli müteahhitlerimizin vergi aflarını unutmayalım, onlar bu ülkeye lazım, onlar bu ülkenin göz bebekleri, eh mamaya ulaşamayan bebekleri düşünecek halimiz yok. Bu arada büyük marketlerde bebek mamalarına alarm zili takmışlar, anımsatıyım. Neden mi? Bazı anne ve babalar çocuklarına mama çalıyormuş. Çağ atlayan ülkemizde gözü doymazlık manzaraları galiba.(!)

Gazetelerin yazdığına göre saray 3.1 milyar lira ödeneğini yıl bitmeden bitirmiş, 800 milyon ek ödenek desteği yapılmış. Oh oh ne güzel “İtibardan tasaruf mu etseydik?” Zaten saray çok konuda ödün veriyor. Örneğin 1150 odalı kışlık saray yanında, 92 dönümlük arazi üzerinde, 130 futbol sahası büyüklüğünde 300 odalı kışlık saraycık var da, ara mevsimler için sarayımız bile yok. Sonbahar ve ilkbahar için sarayımızın olmaması ‘itibar kaybına’ neden oluyor. Şahsım devletinde aşarız inşallah. Bu da sarayın tasarrufu olsa gerek. Sarayın verdiği bu ödünü içimde hep bir sızı olarak taşırım.

Yeter ki itibar kaybı olmasın, biz midemize düğüm atmaya dünden hazırız. ‘Hayırlara vesile olur inşallah…