Bu memleketi kurtarmak sana mı kalmış?

Kaç kez aynı sözleri duyduk! Ne zaman ağzımızı açıp bizi doğrudan ilgilendirmiyor gibi görünen konularda konuşmaya başladığımızda aynı uyarı gelir. Elin oğlu, cebini doldurup köşeyi dönmeye çalışırken sen boş işlerle uğraşıyorsun. Para kazanamadığın gibi cebinden para harcıyorsun. Duyacağımız benzer sözlerle başımız asla ağrıdan kurtulmaz.

Bu türden uyarılara kulak asmayanlar, çok değil yüz yıl öncesinde onbeş yıl askerlik yapıyordu. Yemen’e gidenler gibi geri dönmeyenler vardı.

Nikola Tesla, bir bilim insanı olarak bizlerin yaşamını kolaylaştıran yüzlerce buluş yaptı. Yokluk içinde bir otel odasında bankadan aldığı krediyi ödeyemeden aramızdan ayrıldı.

Lev Tolstoy’un romanları Dünya klasikleri içinde yer alır. Para sorunu olmayan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Servetine servet katmak yerine yoksul köylülere dağıttı. Yazar oldu. Yokluk içinde yaşarken soğuktan donarak öldü.

Son yıllarda bazı belediye başkanları asıl görevlerinin yaparken onları ilgilendirmeyen konularda çalışmalar yapmaya başlamış. Anlaşılan, kendilerine yapılan uyarıları dikkate almamışlar. Bilindiği gibi belediye başkanlık seçimleri beş yılda bir yapılır. Seçmenler, başkanın çalışmalarını beğenmeyebilir. Parti liderleri onları yeniden aday göstermeyebilir. Görev süresi dolmadan, yasal yollarla görevden alınabilir.

Yarın görevde kalması bile belirsiz olan bir başkan, “ bal tutan parmağını yalar” sözlerini unutmuş gibi davranıyor. Kendi seçmenlerinin dışında başka yurttaşlara hizmet etmeye çalışıyor. Diğer belediyelere, ülke geneline örnek olan çalışmalar yapıyor. Muğla Belediyesi yıllardır Ata tohumları üretip ücretsiz dağıtıyor. Bu çalışmayı anlamsız bulanlar sadece bir kez kullanılan bir gram domates tohumunun kaç liraya satıldığını araştırsınlar!

Benzer çalışmayı Aydın Belediyesi de yapıyor. Üreticinin elinde kalan, satamadığı için çürümeye terk edilen narenciye ürünlerini onlardan satın alıp yoksul insanlara bedava dağıtıyor.

Tunceli Belediyesi, boş arazilerde organik gıda ürünleri üretiyor. Satışını kendisi yapıyor. Ele geçen, cebe giren parayı öğrencilere burs olarak veriyor.

Ankara Belediyesi, nohut gibi tohumluk ürünler dağıttı. Köylüler, ürettikleri ürünleri doğrudan belediyeye satacak. Ürettiği ürünlerden para kazanacak. Üretilen ürünler satılamadığı için çöpe gitmeyecek. Belediye satın aldığı gıda ürünlerini yoksul insanlara dağıtacak. Ağaya beleş olan, garibe gurebaya da beleş olacak! Ayrıca Ankara Belediyesi beşyüz bin lavanta fidesi üretip bedava dağıtacak.

Sadece salgın hastalıklar bulaşıcı olmaz. Yapılan iyilikler de bulaşıcı olabilir!

Tarsus Belediyesi ülkemize örnek olacak bir çalışma başlatmış. Yeni başkan, doktor olarak görev yaptığı günleri unutmamış. Çabuk bozulan süt gibi gıda ürünlerini üreticilerden yüksek fiyatlardan satın alıyor. Entegre tesislerde işleyip sağlıklı, benzerlerine göre daha ucuz olarak tüketiciye ulaştırıyor. Elbette yoksul insanlara gıda desteği sağlıyor. Sağlıklı gıda tüketimi için yerli üreticilere destek oluyor.

Kapsamlı bir araştırma yapmadım. Görebildiğim kadarıyla birbirinden güzel sayısız örnekler var. Bu çalışmalar kendi içinde bir yarışa dönüşürse daha verimli olabilir.

Köylerde yaşayanların sayısı gün geçtikçe azalıyor. Beldelerin, belediyelerin, büyük şehirlerin nüfusları artıyor.

Örnek çalışmalar yapan belediyeler memleketin bir köşesini kurtarıyor. Kurtarılan yerlerin sayısı arttıkça “Bu memleketi sen mi kurtacaksın?” sorusunu soranların sayısı azalır.