Derin güçlere hizmet eden karanlık tetikçi ellerin, ülkeyi karanlık bir tünele sokmak için yarattığı bir katliamdır Maraş katliamı.

Bugün bu katliamın 41'inci yıl dönümü...

-Bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak gerekir bu katliamı. Bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak gerekir onu takip eden Çorum, Sivas, Başbağlar katliamlarını.

-Ülkede mezhep çatışmasını tetiklemek isteyen bu katliamları, bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak gerekir.

-Ve Türk halkını Türk halkına katlettirenleri bir kez daha hatırlatmak gerekir.

-Bu katliamların arkasındaki “derin irade”nin, bugüne kadar araştırılmadığını ve de asla soruşturulmadığını bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak gerekir.

-Ve de bu katliamların, ülke ekonomisini ve siyasetini Batılı küresel güçlere teslim eden 12 Eylül darbesine gerekçe yapıldığını, bir kez daha hatırlamak, hatırlatmak gerekir.

Çünkü 41 yıl önce Maraş'ta başlatılan ve ülke geneline yayılan bu katliamlar, ülkenin kaderini değiştiren 12 Eylül 1980 darbesinin kilometre taşları olmuştu.

Çünkü "derin güçler" böyle istemişti. Küresel emperyal güçler ve onların yerli işbirlikçileri böyle istemişti. Ve de darbenin lideri Kenan Evren'in ifadesiyle, "şartların olgunlaşması" beklenmişti.

İşte bunun için unutulmamalı, bunun için hatırlanmalı, bunun için sorgulanmalıdır.

***

Evet, sormak ve de sorgulamak gerekir Maraş katliamını.

O gün ne oldu da sağ-sol diye başlatılıp, Alevi katliamına dönüştürülüp mezhep çatışmasının fitili yakıldı Maraş'ta?

Ve o gün ne oldu da Fransız işgaline karşı ölümüne savaşan Maraş'ta, 24 Aralık 1978 günü kendi halkına, kendi halkı katlettirildi?

-Ve Alevi'siyle, Sünni'siyle ve Türk'üyle, Kürt'üyle Fransız işgaline direnen...

-Ve onurlu bir direnişin ve özgürlük için ölmenin bayrağını birlikte kaldıran...

Ve de 7 Şubat 1973'te Kahramanmaraş unvanını alan Maraş, ne oldu da o gün ölümün kol gezdiği, yakılmış, yıkılmış bir kente dönüştü?

Ve ne oldu da o gün, Fransız işgaline karşı Maraş direnişinin sembolü olan Sütçü İmam'a, Kahramanmaraş'ın kahramanlığına ihanet edildi?

Evet, neden?

Ve daha da önemlisi, ne oldu da kendi halkını katledenler, kime hizmet ettiğini ve de edildiğini bugüne kadar bir kez bile kendine sormadı, soramadı?

***

Sinemaya atılan bir patlayıcı ile başlatılmıştı Maraş katliamı.

"Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin oynadığı Çiçek Sinemasına, 19 Aralık 1978 akşamı atılan bir patlayıcı ile tetiklenmişti; 24 Aralık 1978 günü büyük bir katliama dönüştürülmüştü.

Resmi kayıtlara göre 111 kişi öldürülmüş, 1000'den fazla kişi yaralanmış, 552 ev, 289 işyeri tahrip edilerek yakılmış, yıkılmıştı.

Şimdi bir kez daha sormak gerekmez mi?

-Bu katliamlarla Türkiye şahlanıp süper güç mü oldu?

-Bu katliamlarla, küresel sermayenin silahlı gücü NATO'ya hayır mı denildi?

-Bu katliamları bir Alevi kıyımına dönüştürerek Türkiye'deki Amerikan üsleri mi sökülüp atıldı?

Oysaki bu katliamlarla, 12 Eylül darbesinin hazırlığı yapıldı. Ve de 12 Eylül 1980 darbesiyle ülke siyaseti ve ekonomisi, Batılı küresel güçlere teslim edildi.

Yani o gün bu katliamlarla emperyalizme hizmet edilmişti.

***

İşte o gün vatan kurtardığını sanan vatan kurtarıcılar:

-Eğer bugün, özellikle mezhep çatışması temelindeki bir yarılmanın alacağı sonucu, Ortadoğu'ya bakarak görebilmişler ise...

-Ve de İslam Dünyası'na yönelik ABD politikalarının Türkiye'yi ve tüm bölgeyi, etnik ve mezhep çatışmalarına hapsetmek olduğunu anlayabilmişler ise...

Bu ülkede Alevi-Sünni çatışmasının, emperyalizme hizmet etmek olduğunu da görebilmiş ve de anlayabilmiş olmalılar.

Ama görebildiler mi, anlayabildiler mi? Bilemiyorum...

Oysaki hem modernleşmek, hem yaşam seviyesini yükseltmek için ortak bir kavga vermesi gereken toplumun önüne, sinsi bir irade tarafından inanç ve etnik kimlikler konuldu.

Ve sorunları çözümlenmemiş ve itirazları dinlenmemiş toplumsal kesimler, bu tip katliamlara hazır birer potansiyel kitle haline getirildi.

İşte Maraş katliamında, arkadaki bu sinsi iradenin görülmesi ve de kırılması olmalıydı. Ne yazık ki olmadı, olamadı; olaylara doğru teşhis konulmadı, konulamadı.