Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071’de Muş’ta bulunan Malazgirt ovasında meydana gelmiş, Selçuklu Sultanı Alparslan ve Doğu Roma İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiş, Anadolu’nun Türklere yeni yurt olmasını sağlamış olan meydan savaşıdır.

26 Ağustos 1922’den başlayarak 9 Eylül İzmir’in kurtuluşuna kadar geçen zaman süreci büyük taarruzun kazanılmasında önemli bir aşamadır. Yani 26 Ağustos rastgele olmayıp özellikle Mustafa Kemal tarafından bilinçli olarak seçilmiş bir tarihtir. Yani Malazgirt zaferinin yıldönümü bilinçli bir seçimdir. Hal böyleyken, son iki yıldır 96 yıl önceki yakın ve şanlı tarihimiz dururken, 1000 yıl öncesinin referans alınması ne anlama geliyor? Dumlupınar’a gitmek dururken Malazgirt’e (son iki yıldır) gitme gayretleri hangi simgesel mesajları veriyor?

Bu bir tarihi bilgisizlik mi? Simgesel bir mesaj mı verilmek isteniyor? Türk- İslam sentezli bir siyasi rant mı elde edilmek isteniyor? ‘’Geleceğe dönüş’’ hamaset söylemleri ile Türk-İslam sentezli bir algı mı sunulmak isteniyor?

622 Yıllık Osmanlı imparatorluğunun geldiği son nokta ve son anlaşma SEVR değil midir? Sevr anlaşması Türk ulusunun ölüm fermanı, imhası değil midir? Yani Osmanlının ülkeyi getirdiği nokta ülkenin imhası ve ölüm fermanı iken, şimdi soruyorum; 30 Ağustos Zaferinin sonrasında LOZAN anlaşması ile SEVR fermanı yırtılmadı mı?

Kısacası Romen Diyojen’in torunları Sevr anlaşması ile Malazgirt zaferinin rövanşını almışlardır. 30 Ağustos zaferi ile ve devamında Lozan anlaşması ile ülkemizi ve ulusumuzu yutma, yoketme planı emperyalizmin kursağında bırakılmıştır.

Şimdi anlayabildik mi? Mustafa Kemal’in neden 26 Ağustosta Büyük Taarruzu başlattığını. Yani 30 Ağustos 1000 yıllık bir hesaplaşmanın sonucudur. Emperyalizm ve kapitalizm canavarına tarihi dersin verildiği gündür. Emperyalizm ve uşaklarının denize döküldüğü gündür.

Ağustos Zaferi ile Anadolu toprakları, ikinci defa Türk yurdu olmuştur. İstanbul 1453’ten sonra ikinci defa kurtarılmıştır. Kahramanı bu topraklarda yaşayan herkes, lideri de Mustafa Kemal’dir. 1000 yıl öteye gitmeye gerek yok, yakın tarihimizde bu gerçeği görebiliriz.

Atasözüdür ‘’Son gülen, iyi güler’’ bin yıllık hesaplaşmanın sonunda son gülen, Diyojen’in Emperyalist, Kapitalist torunları değil, Misakı Milli sınırları içinde yaşayan Anadolu’nun Yoksul Halkı, hepimiz olduk. Tarihi; 30 Ağustos 1922, Yer; Dumlupınar. Baş Komutanı da Mustafa Kemal’dir. Bu son gülüşü unutmayalım, ebediyen de yüzümüzden eksik olmasın diliyorum.