Herhalde bu kazalara kaza değil cinayet demek, hatta katliam demek, hatta "büyük felaket" demek daha uygun olsa gerek.
-Maden kazaları...
-İş kazaları...
-Trafik kazaları gibi...
13 Mayıs günü Soma Kömür Ocaklarında yaşanan felaket, resmi açıklamalara göre 301 işçinin ölümüyle sonuçlandı. Herhalde bu felaket, bu sorunların acilen milli bir sorun olarak ele alınmasına neden olacaktır ya da olmalıdır diyebiliriz.
Galiba atalarımızın "bir musibet, bin nasihatten iyidir" sözü de bu olsa gerek!
Ancak bir koşulla, musibetten sonuç çıkarılır ve ders alınır ise...
Öyle ki:
Ne 7 Şubat 1990'da Amasya Yeni Çeltek'te 68 kişinin ölümü...
Ne 3 Mart 1992'de Zonguldak Kozlu'da 263 kişinin ölümü...
Ne 17 Mayıs 2010'da yine Zonguldak'ta 30 kişinin ölümü, bugüne kadar ders olmamıştır ülkemiz yöneticilerine.
Elbette ki, bu yaşanan ve yaşatılan acılara kaza dersek çok hafif olacaktır. Bu, resmen bir cinayettir. Sorumluların bir kazaya sebep olmaktan değil, bir cinayetten suçlanması gerekir.
Ve de elbette ki sorumlu, başta devletin ta kendisidir.
Çünkü devlet:
-Gerekli kontrol yapılmadığı için sorumludur.
-Taşeron çalışmaya engel olunmadığı için sorumludur.
-Dünya standartlarına uygun önlemler alınmadığı ve aldırmadığı için sorumludur.
-Ve de yapılan özelleştirmeden birinci derecede sorumludur.
Bu nedenle, Soma'daki faciadan ötürü sorumlu Bakan'ın özellikle istifa etmesi gerekir idi. Ki, daha objektif bir soruşturmanın önü açılmış olabilsin.
Ama ne yazık ki, bizim ülkemizde böyle bir gelenek olmadı, olmamıştır.
* * *
İşte bu felaketlerin sayısal bir dökümü:
-1941'den bu yana, yani 73 yılda maden ocakları kazalarında 3 binden fazla işçi ölmüş, 373 bin 484 işçi yaralanmıştır. Elbette ki bu veriler, resmi kayıtlara göredir.
Oysaki Avrupa'da son 14 yılda ölen işçi sayısı 62'dir. Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkelerde ise 1 ya da 2'dir.
-İş kazalarında son 10 yılda, yani 2004-2013 arasında yaklaşık 93 milyon iş kazası olmuş, 12 bine yakın kişi ölmüştür.
-Trafik kazalarında ise her yıl 4 binden fazla insan ölmektedir. Nitekim yalnız son 10 yılda, yani 2004-2013 arasında 9,5 milyon trafik kazası olmuş, 42 bin kişi ölmüş, 2 milyon kişi yaralanmıştır.
* * *
Elbette ki trafik kazalarının, iş kazalarının asıl suçlusu, gerekli önlemi almayan ve aldırmayan devlettir.
Maden kazalarının ise kısa adı "İLO" olan Uluslararası Çalışma Örgütü'nün, "Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi"ni bile 19 yıldır imzalamayan devletin ta kendisidir.
Oysaki bu süre içinde 10 hükümet kurulmuştur; (DYP-CHP) koalisyonu, (ANAP-DYP) koalisyonu, (REFAH-DYP) koalisyonu, (ANAP-DSP) koalisyonu, ECEVİT azınlık hükümeti, (DSP-MHP-ANAP) koalisyonu ve AKP hükümetleri.
Bu sürenin Cumhurbaşkanları Süleyman Demirel'dir, Ahmet Necdet Sezer'dir, Abdullah Gül'dür.
Bu sürenin Başbakanları Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan'dır. Bülent Ecevit, Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan'dır.
Yani siyasetin tüm rengidir.
Bu hükümetlerin hiçbiri imzalamamıştır İLO sözleşmesini. Yani bu kazalar, yaşanan bu felaketler tüm siyasetlerin ortak suçudur.
Öncelikle Soma Kömür Ocaklarındaki bu facianın oluş ve çıkış şekli çok ciddi biçimde açıklanabilmelidir.
Şirketin yetkili mühendislerinin ve şirket sahibinin 16 Mayıs günü gazetecilere yaptığı açıklamalar pek tatmin edici olmamış, kuşkuları gidermemiştir.
Ne yazık ki bu faciadan sorumlu olması gereken iktidar, özellikle Başbakan Erdoğan bir "kuşatılmışlık sendromu" yaşar gibidir. Bütün ülkeyi sarsan felakete karşı oluşan tepkilere bu sendromla, getirilen eleştirilere bu öfkeyle bakar olmuştur.
1800'lü, 1900'lü yıllardan örnekler vererek, "mesleğin kaderinde, fıtratında ölüm vardır" diyerek bu facianın olağan olduğunu söyler bir dil kullanmak, kabul edilir bir tavır değildir. Bu, ancak bir suçluluğun, bir savunma refleksinin söz ile ifade edilmesidir.
Ve bugün görülen en tehlikeli durum; bu felaketlerin, yaşanan bu toplumsal acının, siyasal bir kavganın aracına dönüştürülür olmasıdır.
Oysaki yapılması gereken, iktidar ve muhalefetin bu acıları birlikte paylaşmasıdır. Felaketlerin önüne geçecek, gelişmiş ülkelerdeki standartlara uygun önlemleri alabilecek düzenlemeleri birlikte yapmasıdır.
Ülkeyi bugün yönetenlere ve yarın yöneteceklere düşen görev budur.