Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylayacağını açıkladı.

Böylelikle Türkiye, Batılı ülkelerin iklim sorunlarına çözüm arayışları sürecine 6 yıl gecikmeyle katılmış olacak.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 2015 yılında Paris’te 197 ülke tarafından imzalanmıştı. Türkiye de bu ülkeler arasındaydı, ama Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 6 ülke, anlaşmayı parlamentolarından geçirmeyip onaydan kaçınmıştı.

Analistler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasını, Batı ile ilişkileri iyileştirme adına iyi bir adım olarak değerlendiriyor.

*

Paris İklim Anlaşması, iklim değişikliğine karşı küresel çapta mücadeleyi öngören, yerkürenin geleceği açısından çok önemli bir anlaşma.

Hemen tüm emisyonları kapsayan ilk çok uluslu anlaşma niteliğini taşıyan Paris İklim Anlaşması ile geleceğe, daha istikrarlı, daha sağlıklı bir gezegen, daha adil toplumsal düzen ve daha canlı ekonomiler bırakılması amaçlanıyor.

BM üyesi 191 ülke anlaşmaya taraf. Buna karşılık Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye anlaşmayı onaylamayan ülkeler. Bu 6 ülkeden İran ve Türkiye, ciddi emisyon kaynağı olarak büyük önem taşıyor.

Türkiye, anlaşmayı onaylamakla, çağdaş dünyadaki yerini almış olacak.

*

Paris Anlaşması, sera gazı emisyonlarının tavan yaptığı gerçeğinden yola çıkarak, yüzyılın ikinci yarısında iklim sorununun çözülebilmesi için küresel bir eylem planı ortaya koyuyor.

Anlaşmanın uzun vadeli hedefi, ortalama küresel sıcaklık artışını “sanayi öncesi” seviyelerden 2 derece artışla sınırlı tutmak. Hatta 1.5 derece için azami çabanın gösterilmesini sağlamak. Dolayısıyla, emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması, 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi öngörülüyor.

Paris Anlaşması’nın bir diğer hedefi de, tarafların, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmak.

*

Küresel ısınma ve iklim değişikliğine ilişkin belirtilerin, son yıllarda müthiş şekilde arttığı gözler önünde.

Bütün dünya, sanki bir korku tünelinden geçiyor.

Ve geleceğe ilişkin kaygılar giderek artıyor.

Bu açıdan bakınca, Türkiye’nin kararını, gecikmiş de olsa takdirle karşılamak gerekiyor.

Dış ticaretimizde Batı’nın ağırlığı dikkate alındığında ise, Batı ile ilişkilerin olumlu bir düzleme taşınması çok önemli görünüyor.

Küresel ısınmanın, sanayi öncesi döneme göre 1.5 veya 2 derece ile sınırlı tutulabileceğini görecek olursak, tüm dünya olarak rahat bir nefes alacağız.

Umut ediyoruz, inanmak istiyoruz ve bekliyoruz…