Türk ekonomisi, freni patlamış damperli bir kamyon misali yokuş aşağı gidiyor.

128 milyar dolar uçtu gitti, ardından Bitcoin heveslilerini çarpan bir uyanık, 2 milyar dolarla Arnavutluk’a vınladı...

Ardı arkası kesilecek gibi değil.

Ardından hemen bir Bitcoinci daha belirdi.

Çarpan çarpana.

Beni korkutan ve endişeye sevk eden bu haberler değil, beni çok ama çok üzen, CNN Türk kanalında 128 milyar doların hesabını vermeye çalışan TC Merkez Bankası’nın çiçeği burnundaki başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu oldu…

Kavcıoğlu’nun yerinde olmak istemezdim.

Saray yancısı gazetecilerin karşısında dahi bocalayan bir başkanın “aciz”liği, sadece gazeteci olarak değil, bir sade vatandaş olarak beni çok üzdü.

Bir ekonomist bence bu hallere düşmemeli.

Önce, 228 milyar doların nasıl “buhar” olduğunun başlangıç yıllarına gidelim.

2017 yılında Merkez Bankasının adeta içinin boşaltılması için yürürlüğe sokulan protokol var…

2017’de zamanın Merkez Bankasından da sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek iş başında

O yılları hatırlayalım…

Enflasyon yukarı doğru yol alıyor.

Keza dolar da zaman zaman “kıpraşıyor” gibi…

Ekonomi alarm veriyor.

Şimşek ise ekranlarda ve medyada yırtınıyor:

“Yapısal reformları hayata geçireceğiz…”

“Yapısal reformlar yakında…”

“Yapısal reformlar…”

Yap….”

…Ve…

Şimşek görevden alınıyor…

Aslında dolarların buharlaşmasının miladı 2017’ye uzanıyor ama Merkez Bankası rezervlerine “el atma” 2018 yerel seçimleri öncesine rastlıyor.

Oysa Merkez Bankası rezervlerinden bir dolar dahi harcama yapılamaz.

Bunu kim diyor?

Merkez Bankası yasası...

Ama 128 milyar satış yapılmış ve bu gerçek halktan gizlenmiş…

Birileri CHP’lilere bu tabloyu, yani 128 milyar doların iki yıl içinde nasıl buharlaştığını fısıldıyor.

Para politikasının hatalı-yanlış yönetimi sonucu patlak veren skandala, CHP el attı ya, iş baştan “yattı” sayılır.

Önce sert bir şekilde “inkar” ettiler…

Hem de şiddetle…

Önce Sayın Erdoğan , daha sonra Saray şakşakçıları “öfke” nöbetine girmişçesine muhalefete yüklenmeye başladılar.

İş pankartlarla afişe duruma gelince “kabullenme” evresine geçildi.

Yani “Sattık” denildi…

“Sattık ama niye sattık biliyor musunuz?” evresinde ise, bu işi “halk için” yaptıklarını söylemeye çalıştılar.

Ama halk yemeyince “depresyon” aşamasına geçildi…

Halk yemedi…

Tabii ki sıra Corona’ya gelecekti

Covit-19 hedef tahtasına konuldu…

Halk yine yemedi…

Ucu açık bir gerekçeye AKP’lilerin bir kısmı hariç kimse inanmadı.

Üstelik, Devlet Bahçeli ve TBMM’deki gurubu hariç, kimse salgınla izah edilmesine inanmadı…

Esas soru yine saklanmaya çalışılıyordu.

Para yoktu, tamam…

Satıldığı aşikârdı…

Yani 2017’de Hazine ile Merkez Bankası arasında imzalanan protokole (kılıfına) ,uygun olarak satılmış olabilirdi…

Buna da “evet”…

Ancak esas soru gözlerden kaçırılıyordu:

“Neden satıldı? Kime satıldı?

Ve…

Daha da önemlisi ve can alıcısı:

“Satın diye kim emir verdi?” sorusuna gelmişti sıra…

(Devamı var)