Büyük gazetelerimizin birinde yönetici semineri veren uzman, Türklerin dünyada en kötümser uluslardan biri olduğunu iddia etmiş. Bunu kanıtlamak amacıyla da orada bulunanlara küçük bir test yapmış. Bitişik sözcüklerden oluşan aşağıdaki İngilizce cümleyi birkaç saniyeliğine gösterip yöneticilerden okumalarını istemiş: "THEGODISNOWHERE"

Katılımcıların hepsi bu cümleyi "THE GOD IS NO WHERE" diye okumuş; yani "TANRI HİÇBİR YERDE DEĞİLDİR" şeklinde.

Uzman acı acı gülümsemiş ve "Tam beklediğim gibi" diye mırıldanmış. Oysa batı ülkelerindeki seminerlerde katılımcılar bu cümleyi şöyle okumuşlar: "THE GOD IS NOW HERE"; yani "TANRI ŞİMDİ BURADA"...

Geçenlerde 6. sınıfta çocuğu olan bir veliyle görüşürken aynı olayı yaşadım. Çocuk, sınavda sorulan 90 sorunun 86’sını doğru, 4’ünü yanlış yapmış. Velimiz, “Benim çocuğum nasıl 4 yanlış yapar, ben ona sorarım?” diye kükreyip duruyor. Doğru yapılan 86 soruyu gördüğü bile yok. Benim, “Sen hayatında hiç böyle bir başarı elde ettin mi ki, çocuğundan daha fazlasını istiyorsun?” soruma ise bir hayli sinirlendi. Oysa henüz, 12–13 yaşındaki çocuklara bile hata yapma hakkı tanımazken, kendi yanlışlarımızda sığındığımız ilk liman gene aynı “hata yapma hakkı” olmuyor mu?

İnançlarımızda da aynı kötümserlik var. Küçüklüğümüzden beri bize hep Allah sevgisinden değil, Allah’ın gazabından söz edildi ve korkutuldu. Hayallerimiz, sırat köprüsü ve cehennem zebanileriyle dolduruldu. Din ve ceza neredeyse birlikte anılır oldu. Bilincimize, dinimiz için yapmamız gerekenleri Allah’ı sevdiğimiz için değil de, yapmadığımızda vereceği cezadan korktuğumuz için yapmamız gerekliliği nakış nakış işlendi. Oysa sevgiyle yapmak isterdik bütün bunları.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Yaş Otuz beş” şiirini bilirsiniz. Hani “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün…” diye başlayan o muazzam şiirini. Karamsarlık aşılar, içini karartır insanın. Oysa daha da beteri vardır bu şiire karşılık yazılan. Der ki;

Yaş yirmi beş, yol bitti Cahit,

Sen de Dante gibi yanıldın işte.

Önümüz koca duvar, arkamız yar,

Sıkışıp kaldık biz.

Gel; gel yol göster,

Gülmeyi öğrenmeden,

Ölmeyi özledik hepimiz…

Kendimi de, sizi de daha fazla hüzünlendirmeden ibret verici bir öyküyle bağlayayım sözü. Umarım, hayata böyle bakmayı öğreniriz ve yine umarım hayat felsefemiz haline getiririz.

BAKIŞ AÇISI

Arjantinli ünlü golfçu Robert de Vincenzo, bir turnuvayı daha kazanarak ödülünü aldıktan sonra kameralara poz verir ve arabasının yanına yönelir.

Tam arabasına binmek üzereyken yanına bir kadın yaklaşır. Kadın, bir süre onun başarısını kutlayıp övdükten sonra bebeğinin kalbinin delik ve ölmek üzere olduğunu söyler. Tedavi için gerekli hastane masraflarını ödemesi mümkün değildir.

Kadının anlattıkları De Vincenzo’yu çok etkiler, hemen çek defterini çıkararak tedavi için yeterli miktarı yazar ve kadına uzatarak;

-"Umarım, bebeğinin iyi günleri için harcarsın." diyerek oradan uzaklaşır.

Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, Profesyonel Golf Derneği’nin bir görevlisi yanına gelerek:

-“Otoparktaki görevliler, geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanına bir kadının geldiğini ve bebeğinin hasta olduğunu söyleyerek senden yüklü bir çek aldığını söylediler, doğru mu?" diye sorar.

De Vincenzo:

-"Evet, doğru söylemişler" der.

Görevli:

-"Öyleyse sana kötü bir haberim var. O kadın bir sahtekârdır, hasta bebeği falan yok. Seni fena halde kandırmış arkadaşım.” der.

De Vincenzo:

-"Yani ortada kalbi delik ve ölümü bekleyen bir bebek yok mu?" diye sorar.

Görevli:

-"Hayır, yok." deyince de sevinçle gülümseyerek:

-"Bu hafta duyduğum en güzel haber işte bu." der.

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Yüzünü güneşe çeviren insan, gölge görmez. HELEN KELLER

•İyimser insan, her felakette bir fırsat, kötümser insan da her fırsatta bir felaket görür. ÇİN ATASÖZÜ

•Her acı bir öğretmen ve her başarısızlık başarıya giden bir yoldur. ROBİN SHARMA

•Dikenler arasında güller yetişir. ALMAN ATASÖZÜ

•İyimser kişi yaranın üstündeki kabuğu, kötümser kişi ise kabuğun altındaki yarayı görür. SHAKESPEARE