Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir” şeklindeki sözü hemen herkes tarafından bilinir.

Hayatı savaş meydanlarında geçmiş Büyük Komutan’ın barışçı felsefesi, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” vecizesiyle de tarihe malolmuştur.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin ordusu, istilalar yapmak, saltanatlar yıkmak, saltanatlar kurmak için şunun-bunun elinde ihtiras aleti olamaz.” sözü de Yüce Atatürk’e aittir.

Gerçekten de, “Atatürk Milliyetçiliği” fikri etrafında toplanmış, vatanını-milletini seven, vatanının bağımsızlığı ve bayrağının özgürlüğü söz konusu olduğunda, canını ortaya koymak da dahil hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Türk Ulusu, asla saldırgan emeller ve emperyal hevesler taşımaz.

Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerinin başında gelir.

*

Kahraman Mehmetçik, en son “Barış Pınarı” Harekâtıyla bir komşu ülkenin, Suriye’nin topraklarına girdi.

Türkiye’nin haklı gerekçelerine bakmadan “işgalcilik” ithamında bulunanlar, kesinlikle kötü niyetlidirler, terörü besleyen emperyalist mihraklardır, Türkiye’nin bağımsızlığında ve toprak bütünlüğünde gözü olanlardır.

*
Bu coğrafyada oynanmak istenen oyunları bilmiyor değiliz.

Suriye, Irak, İran ve Türkiye’den koparılacak toprak parçalarıyla, emperyalizmin güdümünde bir “uydu devlet” kurulmak istendiğini, asıl olarak da Kürtlerin bağımsızlığının değil, “Büyük İsrail”in hedeflendiğini artık bilmeyen kalmadı.

Açık seçik, “emperyalist” bir plan söz konusu.

*

Son 10 yıllık dönemde Türkiye’nin geleneksel dış politika ekseninden uzaklaştırıldığını, ciddi sonuçları olabilecek bir takım hatalar yapıldığını da kabul etmek durumundayız.

Ama, geldiğimiz noktada, Türkiye’nin güney sınırında oluşacak bir “terörist devlet”e tahammülünün olmadığı da çok açık. Dolayısıyla, uluslararası tepkilere de bakmadan, ulus olarak Türk Silahlı Kuvvetlerimizin arkasında durmamız, vatan ve millet sevgimizin gereğidir, ülkemize karşı sorumluluğumuzdur, boynumuzun borcudur.

Şanlı Mehmetçiğimizi muzaffer kılmasını Yüce Allahımızdan niyaz ediyorum.

Şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa diliyorum.

*

11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü…

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, Türkiye, Kanada ve Peru’nun girişimleri sonucu 2012 yılında kabul edilmiş ve o tarihten beri kutlanmakta olan “anlamlı” bir gün…

Dünyanın geri kalmış ülkelerinde “erkek çocuk tercihi” nedeniyle, kız çocuklarının değersizleştirilmesine, hatta hatta milyonlarcasının doğar doğmaz yok edilmesine karşı insanca bir tepki!

Bu günü, giderek daha güçlü ve ses getirecek şekilde kutlamamız gerektiğine dikkat çekmek istiyorum.

Tüm çocuklarımıza ve o arada özellikle de kız çocuklarımıza sevgiyle sahip çıkma, değerini verme ve bu bilinci toplumun tüm bireylerine kazandırma sorumluluğu taşıdığımızı unutmayalım.