Köylünün karnını yarmışlar, kırk tane “gelecek yıl” çıkmış.

Dolu yağdı, kuraklık oldu, sel geldi, yağmur zamanında yağmadı. Aynı sözler her yıl yinelenir. Çocuklar büyür, gün gelir torun sahibi olur. Babadan dededen duyulan sözleri artık onlar söylemeye başlar. Herkesin bildiği bir deyim vardır: “Tarih teker ibarettir.”
Köylünün dert aramasına gerek yoktur. Her yıl mutlaka ve mutlaka en az bir sıkıntı gelir onları bulur. Sungurlu’nun köylerinde biçerdöverler tarlayı biçmeye başlamıştır. Çok geçmeden bir dolu yağar. Fazla değil, beş- on dakika yağan dolu sonucunda geride kalan tarlalar biçilmez olur.
Doğup büyüdüğüm köyde aynı günlerde yağmur yağmıştı.
Yağmurdan önce harmana getirilen buğdayla yağmurdan sonra biçilen buğdaylar arasında ciddi anlamda fiyat farkı vardır.
Ekonomik anlamda maddi durumları çok iyi olanların büyük bir kısmı ancak kendi yağıyla kavrulanlardır. Onlar, başkasından borç almadan ayakta durabilir. Gündüzünde gecesinde, çoğu zaman rüyasında gelecek yılı düşünür. Tarladaki ekin, buğday olup ambara girmedikçe yediği içtiği zehir olur.
Tarım makineleşti. Teknolojinin getirdiği kolaylıklar artık köylülerimizi önceki yüzyıllarda olduğu gibi çaresiz bırakmıyor. Milletin efendisi kabul edilen; temel gıda ürünlerini üreten köylülerimiz bir dönem altın yıllarını yaşadılar. Gelen yıllar, geride bırakılan yılları aratır oldu. Teknolojiye ayak uydurmak pahalıydı. Köylerden şehirlere genç nüfus göçmeye başlamıştı. Tarımsal girdiler pahalandı; onların sattıkları ürünler yerinde saydı. Kimi zaman ucuzladı.
Yaşanan sıkıntılar, ülkemizde yaşayan çiftçileri başka ülkelerde yaşayan köylülerle yarışamaz hale getirdi. Tarıma daha fazla destek veren ülkeler daha çok, daha ucuz ürün ürettiler. Bizde köyünden ayrılmak istemeyen çiftçiler çoğu zaman ilkel koşullarda toprağını ekip biçerken, onlarda uzmanların denetiminde inanılmaz desteklerle üretim yaptılar. Onlar ürettikleri ürünlerin fazlasını depolarda bekletip çürütmek yerine başka ülkelere sudan ucuz bir fiyatla satmaya başladılar. Yeri geldi, onlar çok hayırsever olduklarından bedava vermeye başladılar.
Dilin kemiği yoktur. Yalandan kim ölmüş. Benzer sözleri çok duyarız. Bazı çokbilmişler meydanı boş bulduklarından atıp tutmaya başladılar. Bulabildikleri her fırsatta cahil köylü, Allahın çobanı, kıro olarak aşağılamaktan geri kalmıyordu. Bunlarla yetinmeyenler yeni suçlamalar buldular. Bizim köylümüz adam olmazdı. Çok tembeldi. Sırtını devlete yaslayıp, üretmeden para kazanmak istiyordu. Başka ülkelerin köylüleri çalışkandı. Kendisi üretip çok ucuz fiyatla ürün satıyordu.