12 Eylül, yani 12 Eylül 1980:
-Atatürkçülük adına, ülkenin açık ve kapalı bir cezaevine çevrildiği gün...
-Atatürkçülük adına, ülkenin sağcı-solcu gençlerinin cezaevlerine doldurulduğu gün...
-Atatürkçülük adına, "Eşitlik olsun diye bir sağdan, bir soldan astık" denildiği gün...
-Ve Atatürkçülük adına, 17 yaşındaki Erdal Eren'in yaşı büyütülerek idam edildiği gün...
Devam edelim:
-Atatürkçülük adına, ülkenin 24 Ocak kararlarıyla "Küresel Güçler"e sunulduğu gün...
-IMF ve Dünya Bankası gibi "Küresel Güçler"in finans kurumlarına teslim edildiği gün...
-Ve de ülkenin milli kaynaklarının, "Küresel Sermaye"ye açıldığı gün...
***
Bunun için, toplumsal muhalefet bastırıldı. Toplumun muhalif güçleri, bunun için imha edildi.
Bunun için, totaliter bir sisteme dönüştürülebilen anayasal düzen inşa edilir oldu.
Ve toplumsal bir uyanışın önüne geçmek için etnik ve inanç kimlikleri, siyasal arenaya bunun için sürülür oldu.
Ve de 30 yıldır süren, 50 bin insanın ölümüne neden olan, bugün büyük bir bölünme tehlikesini içinde taşıyan etnik çatışmaların tohumu, o gün ekilir oldu.
***
İşte bunun için diyoruz ki:
-Ey, bugün ülkeyi yönetenler ve yönetime aday olanlar!
-Ey, o gün 12 Eylül darbesini davul-zurna ile karşılayanlar!
-Ey, o gün Kenan Paşa'yı çiçeklerle kutlayıp, tebrik edip, başarı dilekleri sunup ölümünde yalnız bırakanlar!
-Ey, o gün yollara, caddelere, okullara ismini verenler!
Ve devam edelim:
-Ey o gün, manşetleriyle ve köşe yazılarıyla Evren Paşa'ya yalakalık yapan ve o günün en büyük gazeteleri olan Hürriyet, Milliyet, Tercüman gazeteleri!
-Ey o gün, karşısında hazırolda duran yüksek yargı mensupları!
-Ey o gün, brifinglerde onu ayakta alkışlayan rektörler!
Ve yine diyoruz ki:
-Cenazesinde olmayan, ama 12 Eylül'ün sabahında sıraya girip el öpenler...
-Cenazesinde olmayan, ama yaptığı resimleri almak için sıraya giren bu ülkenin elit zenginleri...
-Cenazesinde olmayan, ama Kenan Evren'e "Fahri doktora" unvanı verenler...
-Cenazesinde olmayan, ama Kenan Evren'e 1990'da "Atatürk Uluslararası Barış ödülü" verenler...
Bilesiniz ki:
-Bugünkü siyasal yapının temelleri 12 Eylül'de atılmıştır.
-Bugünkü ekonomik yapının temelleri 12 Eylül'de atılmıştır.
-82 anayasasının cumhurbaşkanına verdiği yetkilerle başkanlık sisteminin temeli o gün atılmıştır.
-Bugün yaşanan; ülkenin doğusunu doğuya, batısını batıya hapseden gelişmelerin temeli o gün atılmıştır.
-Bugün yaşanan; ülkenin doğusunun batıya, batısının doğuya yükselen nefretinin tohumları o gün atılmıştır.
-Yani bugünkü Türkiye'nin temeli o gün atılmıştır.
***
Daha da vahim olan ise:
Ülkede siyaset, bu oluşum üzerine inşa edilir olmuştur.
Darbeyi yapan 5 general bugün hayatta değildir. Ama onların şahsında ifade edilen 12 Eylül darbesinin felsefesi, bugün toplumsal hayatı yönetir olmaktadır. O felsefeyi içinde taşıyan 82 anayasası ile bu devlet yönetilmektedir.
Tam 35 yıl oldu. Ama bu ülkeyi yönetenlerden hiçbir siyasal güç, 12 Eylül darbesinin ruhunu anayasal düzenden silememiştir ya da silmemiştir.
İşte bugün yaşananlar, 12 Eylül'ün 35 yıllık süreç içindeki ürünüdür, siyasal ve sosyal hayatta yarattığı tahribattır diyebiliriz.
Ve de 12 Eylül; yalnız bir darbe değil, otoriter bir zihniyetle ülkeyi yeniden dizayn eden siyasal ve sosyal bir projedir diyebiliriz.
Herhalde sorun, 35 yıldır değiştirilemeyen bu projeyi değiştirmek olmalıdır.