Öyle bir ülke olduk ki, yılın her ayında katliam yaşanır oldu. Yılın her ayı, yaşanmış büyük acılarla anılır oldu.
Ekim ayı, 103 kişinin öldüğü Ankara Gar Meydanı katliamı ile anılır oldu.
Mayıs ayı, 52 kişinin öldüğü Reyhanlı katliamı ile anılır oldu.
Ve Haziran ayı, daha 4 gün önce meydana gelen 42 ölü, 239 yaralının olduğu İstanbul Atatürk Havalimanı katliamıyla anılır olacak bu ülkede.
Ve de diğerleri...
Ama Temmuz ayı, daha derinlerde bir acıyı, sürekli sıcaklığını koruyan ve asırlarca bu toplumun zihinlerine kazınmış, zaman zaman dışa vuran bir acıyı hatırlatır bu topluma.
Çünkü her Temmuz, yaşanmış büyük kanlı felaketlerin unutulmayan sıcaklığını yaşatır bu topluma.
-2 Temmuz'da 1993 Sivas katliamının,
-4 Temmuz'da 1980 Çorum katliamının,
-5 Temmuz'da 1993 Erzincan Başbağlar katliamının sıcaklığı, yeniden yeniden yaşanır bu ülkede.
***
Anadolu erenlerinin asırlarca hoşgörü tohumu ektiği bu topraklarda, ne yazık ki bazı güçler tarafından farklılıklar kaşınmış, zihinlere kin ve nefret tohumları ekilmiş, birbirini kabul etmeyen inanç grupları yaratılmıştır.
Ve provokasyon yaratmaya en elverişli enstrümanların başında gelen dini duygular, 12 Eylül'de darbe yapmayı planlayanların elinde, önemli bir provokasyon aracı olmuş, bilinçaltında birikmiş inanç farklılığı harekete geçirilmiş ve Çorum’da kanlı bir katliama dönüştürülmüştür.
Aslında bu katliamlar, bir siyasi proje idi. Alevi ve Sünni halk bu projede kullanılmış ve uygulayanlar, o gün amacına ulaşmış idi.
***
İşte bunun için Alevi-Sünni halk, yüksek sesle haykırmalıdır.
Aynı sokakları birlikte paylaşan, birlikte Çorumluyum diyen bu halk; Alevi-Sünni çatışmasını yaratan iradeyi birlikte protesto etmelidir.
Çünkü:
-Bu ülkede, Alevi'nin Sünni'den bir alacağı yoktur.
-Bu ülkede, Sünni'nin Alevi'den bir alacağı yoktur.
-İkisi de bu ülkenin halkıdır. Bu ülkenin kurtuluşunda, bu cumhuriyetin kuruluşunda ikisinin de mayası ve harcı vardır.
Yani bu halk birlikte yaşamak zorundadır, yaşamalıdır ve de yaşayacaktır.
Ama öncelikle Çorum kendi ile yüzleşmelidir. Çünkü bu yüzleşmeyi yapması gereken devlet yapmamıştır, yapamamıştır.
Yani bu devlet halkıyla yüzleşememiştir; Maraş'la, Sivas'la, Başbağlar'la ve Çorum'la yüzleşememiştir. Ama bu halk yüzleşmelidir. Bu bir hesaplaşmak değildir.
Bu yüzleşmenin en güzel örneği, katliamları birlikte kınamak olmalıdır.
İşte böyle bir yüzleşmeyle toplumsal barışın önü açılacaktır.
***
Ve diyoruz ki, bu barışın önünü halk açacaktır.
Alevi ile Sünni'yi çatıştırmak isteyen bir zihniyet varken...
Türk'le Kürt'ü çatıştırmak isteyen bir zihniyet varken...
Ve Aleviler ile ilgili çalıştaylar yapıp, sonra boğaz köprüsünün ismini Yavuz vererek
Alevi hassasiyetini kaşıyan bir zihniyet varken, bu barışı kim sağlayacaktır?
Elbette halk sağlayacaktır bu barışı. Hem de siyasete rağmen...
Çünkü Türkiye'de siyaset, barıştıran değil savaştıran olmuştur.
Çünkü Türkiye'de siyaset, siyasal gıdasını barıştırmaktan değil çatıştırmaktan, ayrıştırmaktan almaktadır.
İşte bunun içindir ki Alevi-Sünni halk, bu katliamları birlikte telin etmelidir. İşte bunun içindir ki, Çorum katliamı birlikte kınanmalı, hesabı birlikte sorulmalıdır.