Yine yeşillendi fındık dalları

Zaten hep yeşildi fındık dalları

 

Temel, Dursun, Fadime adının geçtiği fıkraları duymayan, bilmeyen yoktur. Kahkaha atmak istiyorsun, anlattıklarını pekiştirmek mi istiyorsun; patlat bir tane Karadeniz fıkrası. Çevrendekiler gülmekten kırılsın. Bulunduğun ortam uygunsa belden aşağı sözlerin bulunduğu sözler yirmi dört ayar altın değerindedir. Bazı fıkralar sadece gülmek için anlatılırken bazıları da yöre insanları insanlarını küçümser. Aslına bakarsanız fıkraları, türküleri insanı gülümsetirken aynı zamanda düşündürür.

Televizyon kanallarında verilen en son habere göre yöre insanları yeni bir buluş daha gerçekleştirmişler. Bizler, birçok kez kendi gözlerimizle gördük. Gece yanmayan sokak lambaları gündüzleri yanıyordu. Yetkili kurumlara şikayetimizi bildirdiğimizde çoğu zaman derdimizi anlatacak bir yetkili bulamıyorduk.

Oysa Karadeniz uşakları, dert yanmak yerine çözüm üretiyor. Yeni buluşlarıyla sokak lambalarının gereksiz yere yanmasını engellemişler. Buldukları çözüm yolları da oldukça basit: her zaman olduğu gibi insanı gülümseten cinsten. Evlerimizdeki ampulleri yakıp söndürmek için kullandığımız anahtarları sokak lambaları için kullanmışlar. Gerek duyduklarında sokak lambası yakılıyor. Gerek duyulmadığında söndürülüyor.

Sorun herkesin bildiği türden. Sokak lambaları gereksiz yere yanıyor. Gereksiz yere elektrik enerjisi tüketiliyor. Bilindiği gibi yörenin coğrafi koşullarından kaynaklı yerleşim yerleri oldukça sınırlıdır. Özellikle köylerde evler birbirinden çok uzaktadır. Cep telefonunun icat edilmediği yıllarda ıslıkla haberleşen yöre insanları oldukça basit bir yöntemle elektrik tasarrufu sağlamışlar.

Yapacakları işler için yörenin elektrik dağıtımını üstlenen firmadan izin almışlar.

Mutlaka benim duymadığım birçok buluş gerçekleştirmişlerdir. Ben sadece anımsayabildiklerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Yıllar öncesinde yeni kurduğu balık çiftliğine elektrik götürmek isteyen laz uşağı Tedaş’a başvurur. Bilenler bilir o yıllarda Tedaş diye bir kurum vardı. Yetkililer bu istediğin yerine getirilebilmesi için yapacakları masrafın bir kısmını isterler. Çünkü balık çiftliği yerleşim yerlerine oldukça uzaktadır. Kullanılacak bakır tellerin, dikilecek direklerin maliyeti bir hayli yüksektir.

Sorunlar ortaya çıkmadan çözüm yolları bulunamıyor.  Karadenizli hemşerimiz, kendisinden istenen paranın bir kısmıyla kendi elektriğini kendisi üretecek sistemi devreye sokar. Bulduğu basit çözümle elektriksiz kalmaktan, elektrik faturası ödemekten kurtulur.

Karadenizlilerin bulduğu çözüm yollarının sayısı belirsizdir. Onlara sorsanız onlarda bilmezler. Karadenizli olmayan hiçbir inşaat mühendisinin aklından bile geçirmeyeceği bir projeyle ağacın üzerine birkaç odalı ev yaparlar. Haberlerde evin özelliklerini anlatan laz uşağı tahminime göre ilkokul mezunu olmalı. Son söz olarak yaptığı evin oda sayısını yetersiz bulduğunu yakında bir oda daha ek yapacağını anlattı.

Yine bir başka haber: Karadenizli hemşerimizin evin in önünden geçen bir yol yapılır. Toprak yoldan hızla geçen araçlar tozu dumanı birbirine katar. Parlak zekalarını yine çözüm üretmek için kullanırlar. Ev sahibi, yoldan geçen araçların rahatlıkla görebilecekleri yerlere bozuk televizyonlar yerleştirir. Sürücüler, televizyonu gördüklerinde radara yakalanıp, ceza ödememek için evin önünden geçerken hızlarını düşürürler.

Yanılmıyorsam televizyon haberinden sonra toprak yolun üzerine asfalt dökülür. Karadenizli, haber programında açıklamalarda bulunurken yapacaklarını saat on ikiden önce düşündüğünü söyler.

Yeri gelmişken anımsatalım; Karadenizlilerin bu saatten sonra hiçbir şeyi düşünemedikleri,      Köy kurmak için düz alanda geniş bir yer bulan Karadeniz uşakları, başlangıçta düşünemedikleri bir sorunla karşılaşırlar. Dağların arasında çukur bir alandaki yerde güneş çok geç doğar, erken batar. Geceler normalden uzun, gündüzlerde çok kısadır.  Sorun varsa çözüm yolu mutlaka vardır. Dert yanmak onların şanına yakışmaz.

Güneşin ışıklarını engelleyen dağın dorukları tıraşlanır. Her yerde olduğu gibi güneş doğması gereken saatte doğar, batması gereken saatte batar!

Bir öğrencimin anlattığına göre sabah erkenden Çorum’a gelmek için yola çıkan köylüler, doğan Güneşin ışıklarından rahatsız olur. İşlerini bitirdikten sonra atla eşekle kimi zamanda yaya olarak yola çıkan köylüler bu kez de batan Güneş’in ışıklarından rahatsız olmaya başlar. Köylüler bu soruna çözüm aramaya başlar. Köyün en akılları bir araya gelip bu dertten kurtulmanın çaresini araştırırlar. Günlerce süren tartışmanın sonunda bir çözüm yolu bulunur. Köyün ileri gelenleri Güneş’i mahkemeye vermeye karar verirler.

Öğrencimin anlattıkları ile Karadenizlilerin yaptıkları birbirinden çok farklıdır. Çevremizdeki insanlar yaşadıkları sorunlardan dolayı sürekli dert yanar. Ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını ancak bir türlü aynı sıkıntılardan kurtulamadıklarını dile getirirler. Bazı hastalıklar gibi bilim insanlarının çözüm buladıkları hastalıklarla boğuşan insanlar haklıdır.

Bir Zamanlar Güzin abla(*) gibi özellikle genç kızların her derdine çare bulan bir bayan vardı. Genç kızlar çevresinde yakınlarına soramadığı soruları o sorarlardı. Bazı kızlar kendilerine gelen evlenme tekliflerine ona danışarak karar verirlerdi. Yörenin insanları karşılaştıkları her soruna çok basit çözüm yolları bulur. Öyle sanıyorum ki bu yazı gazetede yer almadan yeni bir buluşun haberini duyabiliriz.

Oysa diğer taraftan dile getirilen sorunların o kadar basit çözüm yolları vardır ki bu çözümleri bulabilmek için Karadenizli olmaya gerek yoktur.