(*) Çocukluğumda yılda bir kez bana kundura yaptırılırdı. Ustamın çıplak ayağımı bir mukavva parçasının üzerine bastırarak bir kopya kalemiyle ölçü aldığı sırada çok gıcıklanır gülmeye başlardım. Usta babama: “Ayakkabının ölçüsü alınırken gülmeye başladı çocuk!” derdi. “Ayağına giydiğinde bakalım ne yapacak?”
İkinci dünya savaşı yıllarında askerlik yapan ustamız çalışmaya devam ediyor. Altmışlı yıllarda doğup, yıllarca çalıştıktan sonra emekli olanlar var. Ustamızı ne kadar takdir etsek yine az sayılır.
Askerlik yaptığı yıllarda acemi asker eğitiminden sonra bir saracın yanında çırak olarak çalışmaya başlar. Süvari birliğinde yer alan atların bakımı, her türlü donanımı son derece önemlidir.
Kadir ustamız, saraçlığı öğrenir. Ustasına ayakkabıcılığı öğretir. Savaş biter, terhisler başlar.
İsmet paşanın, asker ve devlet adamı kimliği çok tartışıldı. Lozan’da ülkemizi sattığını söyleyenler oldu. İşin ilginç yanı bunları söyleyenler, binbir bahane bulup kendi çocuklarını askere göndermedi. Doğudan binlerce asker cenazesi gelirken aynı çevrenin çocukları yalılarda özel korumalarla askerlik yaptı!
Ustamız askerlik yıllarını İnönü’nün bir sözüyle özetliyor: “Ben sizleri aç bıraktım ama çocukları yetim; gelinleri dul bırakmadım. O yılarda gelinlerin büyük bir çoğunluğu en az bir doğum yapmış on beş on altı yaşlarında çocuklardı!
Ustamız ağaç çivi kullanarak kendi ayakkabısını yapıyor. Ağaç çivilerin daha dayanıklı olduğunu söyledi. Sağlıklı bulmadığı için satılan ayakkabıları kullanmıyor.
“Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz” der büyüklerimiz. Yardım kuyruklarında sıra bekleyenlere inat, ustamız çalışmaya devam ediyor. Sağlığı yerinde. Değme delikanlıları cebinden çıkartır!
*Paylaşım sitesine yüklediğim fotoğrafa Cahit Kürnek adlı kullanıcının yaptığı yorum.