Hürriyet yazarlarından Tufan Türenç, bir diplomat olan Taner Baytok'un Kaddafi ile bir anısını anlatmıştı, 25 Şubat 2011 tarihli köşe yazısında.
Batılılaşmayı Batılı emperyal siyasetlere boyun eğmek sananlara, onun linç edilmesine özellikle sevinenlere, bu köşe yazısından yararlanarak bir cevap vermek istiyorum.
***
Yıl 1974... Türk Silahlı Kuvvetleri adaya başarılı bir çıkarma yapmış ve oradaki Türkleri kurtarmıştı. Onuru kırılan Yunanistan ayaktaydı. Türk-Yunan savaşı her an patlayabilirdi. Türkiye'nin böyle bir savaş için silahlı kuvvetleri hazırdı ama ciddi silah eksikliği vardı. Çünkü ABD ve Avrupa, Türkiye'ye karşı tavır almıştı.
Taner Baytok, o dönemde NATO'da görevli bir diplomattır. Türkiye, İran ve Irak'a silah için başvurmuştur. İran biraz oyalar, sonra bazı malzemeler gönderir. Irak ise 'Sizin istedikleriniz bizde yok. Ama Libya'da var' der.
Dışişleri, Libya ile hemen ilişki kurar. Libya, Kaddafi'nin kapattığı ABD üssünde bol miktarda silah ve malzeme olduğunu bildirir. Kısa bir süre sonra da 4 uçak dolusu silah ve malzeme Türkiye'ye gönderilir.
O sırada iktidarda CHP-MSP koalisyonu vardır. Ecevit Başbakan'dır. Erbakan Başbakan Yardımcısıdır. Ve Hasan Esat Işık Milli Savunma Bakanı'dır. Işık, Taner Baytok'u çağırır. Kaddafi'ye teşekkür mektubu gönderileceğini bildirir. 'Sen, atla Libya'ya git ve yeni silah isteğimiz olduğunu da ilet' talimatını verir.
Genç diplomat bakana şu öneride bulunur: "Efendim, gönderilen ve yeni alacağımız silahların parasını da vereceğimizi bildirelim." Bakan bu öneriyi kabul eder.
Baytok, Libya Genelkurmay Başkanı'na Türkiye'nin, silahların parasını ödemek istediğini iletir ve yeni silah isteğinde bulunur.
Libya Genelkurmay Başkanı, 'Sizden para almayız. Depolarda ne kadar silah, malzeme varsa hemen gönderelim' der. Heyetteki Türk subaylar, üsse giderek işe yarayacak silah ve malzemeleri belirler. Ve Türkiye'ye gönderilir.
Her şey Kaddafi'nin kesin emri ile olup bitmiştir.
Bu kadar büyük jest karşısında Türk Heyeti Libya'nın "4 Eylül Kurtuluş Günü" törenlerine katılır. Törenlere Maliye Bakanı Deniz Baykal da gitmiştir.
Ama Kaddafi ile görüşmek olanaksızdır. Baykal 'Teşekkür mektubunu vermeden gitmem. Kaddafi ile mutlaka görüşmem gerekir' diye ısrar eder.
Görüşme yapılır. Kaddafi, Baykal'a iltifatlarda bulunur. Türklerle gurur duyduklarını söyler. 'Birkaç gün kalın, konuğum olun' der ve ertesi gün saat 10.00'a randevu verir.
Ertesi gün gidilir. Deniz Baykal, Kaddafi'ye Kıbrıs harekâtını anlatır. Kaddafi, 'Neden tamamını işgal etmediniz?' diye sorar, sonra da 'Eğer Yunanistan kıpırdarsa, size elimizden gelen bütün yardımı yaparız' der.
Sonra Türkiye'ye Kaddafi'nin uçağıyla dönülür.
"Ben bir diplomat olarak" der Taner Baytok, "Türkiye'nin zor günlerinde Kaddafi'nin gösterdiği bu dostluğu hiç unutamam. Bunu bir vefa borcu olarak anlatıyorum."
***
Evet, demokratik bir ülke değildi Libya. Demokratik olmayan bir ülkenin demokratik olmayan bir lideriydi Kaddafi. Ama koyu bir Arap milliyetçisiydi. Batının emperyal güçlerine dik durmuştu. Ve de bedelini canıyla ödemişti.
Peki, demokratik olmayan bir ülkenin demokratik olmayan lideri Kaddafi, ne yapmıştı Türkiye için?
Yukarıda da anlatıldığı gibi, Kıbrıs Barış Harekâtı günlerinde Türkiye'ye askeri yardım yapmıştı.
Hem de karşılıksız olarak...
Yine Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde, Türkiye'ye önemli ölçüde petrol vermişti.
Hem de Amerikan ambargosunu hiçe sayarak...
Ya Türkiye?
Ya Türkiye ne yapmıştı Libya bombalanırken?
Ne yapmıştı Türkiye, Libya NATO güçleriyle yerle bir edilirken?
Bilemiyorum ki, söylemeye gerek var mı? Ya da ne söylemeli?
Çünkü limanlarını açmıştı NATO savaş gemileri için... Hava alanlarını açmıştı NATO savaş uçakları için...