31 Mart seçimlerinden sonra, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesiyle birlikte ülke seçimin yapılacağı 23 Haziran 2019’a kadar yeniden seçim havasına girdi.

Seçim İstanbul’da yapılıyor, fakat tüm ülke seçim gerilimi yaşıyor. Çünkü İstanbul Türkiye demek. Çünkü bu farklı bir seçim, iptal etme nedenlerini yine iptal edenlerin gereksiz gördüğü bir seçim. Çünkü vicdanların, hak ve hukuk duygularının ayağa kalktığı, güç kullanılarak bir hakkın gasp edildiği bir seçim.

Ülkede işsizlik almış başını gidiyor, enflasyon almış başını gidiyor, dolar almış başını gidiyor, ekonomi dibe vurmuş. Cari açık şaha kalkmış. Hiçbiri iktidarın umurunda değil. Varsa yoksa el çabukluğu ile hokus-pokus yaparak nasıl ederim de İstanbul seçimlerini elde ederim derdi... Sonra ne olacak? Rant kapısı İstanbul’un bütün kaynaklarını cemaatlere, yandaşlara ve vakıflara peşkeş çekme davası. Toplumun en masum kesimi biricik evlatlarımız, öğrencilerimiz değil midir? Fakat iktidar 17 yıldır İstanbul’da öğrenci biletlerini 85 TL’den satarken, İmamoğlu’nun 19 günlük İstanbul BŞB Başkanlığı döneminde önerdiği üzere, öğrenciler aylık biletlerini 85 TL yerine indirimle 40 TL’ye almaya başlamıştır.

Suyun yönünü ne tarafa çevirdiğin önemli; İstanbul’da öğrencilerin 40 TL’ye biletlerini almaları, İmamoğlu’nun izlediği halkçı politikalar yüzündendir. İktidar ise aynı parayı yandaşa, cemaatlere ve yandaş vakıflara akıtıyor. Fark bu kadar açık. Örneğin CHP’nin her iki bayramda emekliye iki maaş ikramiye vaadi vardı. AKP bu ısrara dayanamayıp, CHP’ye yanıt olsun diye 1000 TL lütfettiler. Oysa bilinçli halk biliyor ki bu para CHP’nin ısrarcı uğraşı sonunda emekliye lütfen verilmiştir. Halkçı politika böyle bir şeydir. Muslukları halktan yana açmak, halkın mutluluk ve refahını ön plana çıkarmaktır.

Şimdi İstanbul halkı soruyor: Ben oyumu kullanmış, başkanımı seçmiştim. Şimdi neden seçime gidiyorum? Neden iradem gasp edildi? Madem ki gidiyorum, gerekçesi nedir? 250 sayfalık gerekçeli kararda elle tutulur gerekçe bulunamıyor. Bulunan sebep ise; Bir kısım sandık kurullarının ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması... Kararda kanuna aykırı sandık kurulu görevlendirmelerini yapan ilçe seçim kurulu başkan ve üyeleriyle seçim müdürleri ve diğer sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulduğu da açıklanmıştı.

“ İlçe seçim kurulu başkan ve çalışanları Yüksek Seçim Kurulu’na ya bizi görevden alın ya da bizim itibarımızı, hakkımızı, hukukumuzu koruyun” diye dilekçeler verdiler.

Yüksek Seçim Kurulu bu dilekçelere cevaben mevcut ilçe seçim kurullarının seçim müdürlerinin ve memurların 23 Haziran’da tekrarlanacak seçimde görevlerine devam etmelerine karar verdi. Daha önce yaptığı suç duyurularını da hukuka uygun olmadıkları gerekçesiyle geri çekti. Yüksek Seçim Kurulu kendi gerekçesini kendisi çürüttü.

Buradan ötesine söylenecek söz kaldı mı? İktidar halkımızın aklı ve iradesi ile alay ediyor. Ekrem İmamoğlu’nun başta Trabzon ve Karadeniz illerine yaptığı gezi ve mitingler gösteriyor ki Karadeniz köpürüyor. Kıyıya sert vuruyor dalgalar. Türkiye’nin denize en uzun kıyılarından birisi Karadeniz’dir. Karadeniz bu defa kıyılarına hak, hukuk, adalet diye vuruyor. Vicdanlar ayağa kalkmış. Bu dip dalganın önünde hiç bir güç duramaz. Daha doğrusu halkın gücünün önünde hiç bir güç duramaz.

İstanbul seçmeninin, kazanana bir daha hakkını teslim edeceğine inanıyoruz. İstanbul’da demokrasi, hak hukuk vicdan kazanacak, taşların yerine oturacağına kuşkumuz yoktur.