Ya da 23 Haziran İstanbul seçim sonuçlan nasıl okunmalı?

1927-2017 yılları arasında yaşayan, bir sosyolog ve siyaset bilimcisi olan Şerif Mardin, 2007 yılında "mahalle baskısı" kavramını dillendirmişti.

Geleneksel yapıdan süzülerek gelen, görünmeyen ama hissedilen, büyük olasılıkla kadın cinayetlerinin bile arkasında olan, yani yazılı olmayan kuralların toplum üzerindeki baskısını böyle tanımlamıştı Şerif Mardin.

Ve Şerif Mardin daha da çarpıcı bir tespit yapmış, Mayıs 2008'de bir konferansta "Öğretmen, imama yenildi" demişti.

1950'lerden başlayarak oluşan siyasal ve sosyal iklimi, 1980'lerden başlayan cumhuriyet değerlerindeki aşınmayı, 2000'li yıllardan itibaren muhafazakârlığın toplumsal yapıyı örter oluşunu böyle tanımlamıştı. Ve de önemli bir tartışmanın önünü açmıştı.

Sözün özündeki mesajı anlamak ve algılamak yerine, herkes kendi meşrebine göre eleştirmişti bu sözü.

Oysaki burada "öğretmen" ifadesinde, cumhuriyet değerlerini temsil eden bir kimlikle laik kesim; "imam" ifadesinde de dolgusu İslami değerler olan ve geleneksel yapıyı temsil eden muhafazakâr kesim vurgulanmıştı.

Şimdi ise bir Türkiye seçimine dönüşmüş olan İstanbul seçim sonucuna bakarak, "İmam, öğretmene yenildi" diyebiliriz mi, bilemiyorum.

Ama yine de İstanbul seçiminde, yeni bir siyasal ve sosyal iklimin ayak sesleri duyulur, yeni bir Türkiye'nin sesleri yükselir olmuştur.

* * *

Nitekim İstanbul seçiminden yola çıkarak sorabiliriz:

-Eğer bugüne kadar AKP iktidarını destekleyen halk kesimi, yanlış politikalar karşısında olumlu bir tavır koyarak CHP adayı İmamoğlu'nu destekliyor ise...

-Bugünkü İslamcı iktidarın temsil ettiği değerler, kendi mahallesinde ve de partisindeki zeminini kaybediyor ise...

-Ve de AK partiyi iktidara taşıyan sosyolojik zemin, giderek eriyor ya da dönüşüme uğruyor ise...

Acaba bu olgular, imamın öğretmene yenildiğinin bir göstergesi midir?

* * *

Yine İstanbul seçiminden yola çıkarak:

-Daha düne kadar oy vermediği için, "Bidon kafalı, göbeğini kaşıyanlar" diye hakir görülenler bugün İmamoğlu'na oy veriyor ise...

-Bir dönem perukla eğitim görmeye zorlanan başörtülüler bu dönemde İmamoğlu'na oy veriyor ise...

-Daha 10 yıl önce, "Kamuda çalışmaları laikliğe aykırıdır" denilerek dışarda tutulan, ama bugün kamuda çalışabilen başörtülü kadınların pek çoğu, CHP adayı İmamoğlu'na oy veriyor ise...

-Ve de bir dönem şehit oğlunun cenazesini almaya giden, ama askeri kurumların bahçe kapısından bile içeri alınmayan başörtülü anneler İmamoğlu'na oy veriyor ise...

Bir kez daha soralım:

Acaba bu olgular, imamın öğretmene yenildiğinin bir işareti midir?

* * *

Evet, artık bugün değişim isteyen, demokrasi isteyen bir Türkiye vardır.

Çünkü İstanbul seçiminin göstergesi bunu işaret etmektedir.

-Eğer bu yeni Türkiye'nin oluşumuna katkı sağlanmak isteniyor ise...

-Ve de kazananda başarının sarhoşluğu, kaybedende başarısızlığın şaşkınlığı geçmiş ise...

Bu seçimi kazanan da kaybeden de İstanbul seçimiyle Türkiye'ye yayılan rüzgârı görebilmelidir.

Özellikle de ülkenin yönetimine talip olunacaksa ve de eğer ülkenin yönetiminde kalınacaksa, oluşan bu fotoğrafa bakılmalı, yayılan bu rüzgâr okunabilmelidir.

Kazanan, "Bugüne kadar oy vermeyenler, benden ne bekliyor ki bana oy verdi?" diye sorgulamalıdır.

Ve kaybeden de sormalı ve de sorgulamalıdır.

-Kayyumlarla belediye yönetmenin, KHK'lerle devlet yönetmenin siyasete, özellikle de sandığa nasıl yansıdığı sorgulanabilmelidir.

-Ve de 'adaleti' sosyal medyada, 'liyakati' politikacının ağzında aramak zorunda

bırakılan bu toplumun demokrasi isteği, değişim isteği görülebilmelidir.

* * *

Galiba bu süreçte asıl olması gereken ise:

-Bu değişim isteğinin, bu demokrasi isteğinin yerli değerlerle görülür olmasıdır.

-Bu değişim ve dönüşüm sürecine önderlik yapacak siyasetlerin ve de siyasi kimliklerin, Batılı küresel siyasetlerin ve yerli işbirlikçilerinin güdümüne girmemesidir.