İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle Türkiye; 31 Mart'tan bu yana, özellikle de 6 Mayıs'ta YSK'nın seçimi iptal etmesiyle, yeni bir yarılmanın ve de büyük bir gerilimin içine sokulmuştu.

Ve de İstanbul seçimi, İstanbul seçimi olmanın ötesinde bir Türkiye referandumuna dönüşür ya da dönüştürülür olmuştu.

Ama 31 Mart 2019 seçiminin ikinci turu gibi olan 23 Haziran 2019 seçimiyle, ülkedeki siyasal ve toplumsal gerilim bir ölçüde düşer olmuştur.

YSK kararı ile elinden alınan seçimi, daha büyük bir farkla kazanan Ekrem İmamoğlu'nun sözlerinde ise bu yumuşamanın sinyalleri özellikle verilmiştir.

Ve 23 Haziran İstanbul seçimi göstermiştir ki;

-Eğer bu ülkede demokrasi gelişecekse yine bu halkın iradesiyle gelişecektir.

-Çünkü bu seçimde halkın sağduyusunun yüksekliği, halk iradesinin seçime damga vurduğu kaçınılmaz olarak görülmüştür.

Ve de İstanbul seçimi:

-Bu halkı "göbeğini kaşıyanlar" diye aşağılayanlara ağır bir cevap olmuştur.

-Bu halkı "bidon kafalı" diye aşağılayanların suratına okkalı bir tokat vurmuştur.

***

Bu sonuç, siyasal ve toplumsal alanda da elbette ete-kemiğe bürünecektir.

-Elbette bu seçim sonucunun bir genel seçime yansıyacağı kuşkusuzdur.

-Elbette bu seçim sonucu, yeni siyasi yapılanmaların da önünü açacaktır.

-Belki de demokratik bir Türkiye inşasının fitilini yakacaktır.

Çünkü İstanbul seçiminin sonucu, bir değişim isteğinin rüzgârını yükselten mesaj olmuştur.

Çünkü İstanbul seçiminin sonucu, bir demokrasi isteğinin sandığa yansıyan ifadesi olmuştur.

Dileğimiz bu değişim isteğinin, bu demokrasi isteğinin yerli değerlerle görülür

olmasıdır; Batı siyasetlerinin güdümüne girmemesidir.

* * *

İstanbul seçimindeki sorun, Ekrem İmamoğlu ya da Binali Yıldırım olayı da değildir.

Temelde daha büyük bir itirazın ete-kemiğe bürünen bir ifadesidir.

Çünkü 31 Mart 2019 günü yapılan seçimdeki % l'den az olan farkın, 84 gün sonra % 10'a ulaşmasının başka bir izahı yoktur.

17 Haziran günlü yazımda da belirtmeye çalıştığım gibi;

-İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimindeki kavga bir sınıf savaşı değildir.

-Bir emek-sermaye çatışması değildir.

-Bir etnik kavga, bir mezhep kavgası da değildir.

Elbette bu kavganın içinde bunlar da bir ölçüde kendisini ifade etmiş, ama bugünkü verilen kavgada belirleyici olmamıştır.

Evet, bu sonucun belirleyicisi bir itirazın sonucudur.

-Demokrasinin sarsıntıya uğramasına bir itirazdır.

-Yargının güvenirliğini yitirmesine bir itirazdır.

-Kuvvetler ayrılığının yok edilişine bir itirazdır.

-Meclisin dışlanmasına, ülkenin Kanun Hükmündeki Kararnamelerle (KHK) yönetilir oluşuna bir itirazdır.

-Halkı yoksul bırakan, uygulanan ekonomi politikalara bir itirazdır.

-Abartılı olan 15 Temmuz isimlendirmelerine bir itirazdır.

-Gezi olaylarını, bir kalkışma olarak gören anlayışa itirazdır.

Özellikle de 23 Haziran sonucu:

-31 Mart seçimindeki meşru sonucun tanınmamasına bir itirazdır.

-YSK'nın hiç inandırıcı olmayan, aslında kendinin de inanmadığı hukuk dışı kararlarına bir itirazdır.

-Ve de öyle ki, son anda Öcalan mektubunun piyasaya sürülmesiyle, Öcalan'dan

medet beklenir olunması bir itirazdır.

***

İşte tüm bu nedenlerle:

Eğer ülkenin yönetimine talip olunacaksa ve de eğer ülkenin yönetiminde kalınacaksa, oluşan bu fotoğrafa bakarak İstanbul seçiminin sonucunu doğru ölçülerle sorgulamak gerekir.

Çünkü İstanbul seçimi, bir belediye seçimi olmanın ötesine geçmiş, Türkiye'de bir demokrasi referandumuna dönüşmüştür.

Yani demokratik bir Türkiye isteğinin sandığa yansıyan görüntüsü olmuştur.