Dünkü yazımın sonunda "Peki, İsrail'in, Filistin halkının, Gazze'nin ve genelde Arap dünyasının konumu nedir?" diye sormuştum.

Gazze, Filistin'in Akdeniz kıyısındaki, yani Akdeniz'e açılan bir parçasıdır.

360 km.kare alanı ve yaklaşık 1,5 milyon nüfusu vardır. Kilometrekare başına yaklaşık 4200 kişi düşer. Türkiye'de 97 kişidir.

Nüfusun % 99,4'ü Filistinli Arap, kalan kısım Yahudi'dir.

-1516"da Yavuz Sultan Selim ile Osmanlı idaresine geçmiş, 400 yıl Osmanlı idaresinde kalmıştır.

-1917'den itibaren 31 yıl İngiliz Mandasında kalmıştır.

-1948'de İsrail devletinin kuruluşu ve ilk Arap-İsrail savaşıyla Mısır yönetimine geçmiş, 19 yıl Mısır yönetiminde kalmıştır.

-1967'de meşhur 6 gün savaşından sonra 27 yıl İsrail yönetiminde kalmıştır.

-1993 'de ise Oslo anlaşmasıyla İsrail 1994 yılında çekilmiş ve Gazze, Filistin Kurtuluş

Örgütünün (FKÖ) yönetimine geçmiştir.

***

Arap Dünyası 350 milyon nüfuslu, 14 milyon km.kare alanı olan 22 devletli bir koca bölgedir.

Bu bölgenin 6 milyonu devlet kuramamış olan Filistinli Arap'tır. Bunun da 1,5 milyona yakını İsrail sınırları içinde İsrail vatandaşı olarak, 3 milyonu Batı Şeria'da FKÖ yönetiminde, 1,5 milyonu da Gazze'de yaşamaktadır.

İsrail, özellikle Gazze'deki Filistin yönetimine boyun eğdirmek ve de Gazze'de yaşayan Filistin Araplarını buradan kovmak istemektedir. Ve de Filistin'in Gazze üzerinden Akdeniz'le bağlantısını kesmek istemektedir.

Bunun için sık sık bir bahane ile Gazze üzerine büyük saldırılar düzenlenmekte, büyük katliamlar yapılmaktadır.

Ama Gazze'deki yönetim direngendir.

İşte amaç, bu direngen yapıyı kırmaktır. ***

İsrail, nüfusu 7,5 milyona yakın, yaklaşık 28 bin km. kare (Sivas kadar) alanı olan bir devlettir.

Bir İngiliz politikası olarak Batının küresel güçleri tarafından 1948'de kurulmuştur. Ve Türkiye ilk tanıyan ülkelerden biri olmuştur.

Ama Arap dünyası tanımamıştır. Kurulduğu günden itibaren Arap-İsrail savaşları başlamıştır. 1948, 1967, 1973, 1982 savaşları hep Arap dünyasının bu küçük devlete yenilmesiyle sonuçlanmıştır.

Artık İsrail, bölgede bir realitedir. Bir devlettir ama devlet olmanın ötesinde bir işlevi vardır. Arkasında dünyanın en büyük küresel güçleri vardır. Dünyanın petrol yatağı olan Ortadoğu'nun bölgesel bir jandarmasıdır.

Ve bir başka yönüyle bilim, teknik ve teknoloji üreten bir ülke konumundadır.

Arap dünyası ise bilim üretmeyen, teknoloji üretmeyen; silah tekellerinin tüketim alanı olan, enerji kaynaklarına sahip çıkamayan; demokratik devlet yapısını inşa edememiş, emperyalizme teslim olmuş işbirlikçiler tarafından yönetilen ve de 21.yüzyılda ilkel yönetim biçimleriyle yaşayan bir dünyadır.

Ve maalesef bu özellikler, genel olarak 1,7 milyarlık İslam dünyasının da bir özelliğidir.

Bu dünya içinde ilk kez demokratik ve laik devlet yapısını kuran çağdaş bir devlet ise Atatürk'ün önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.

22 devletli Arap dünyası, 57 devletli İslam dünyası BM'lerin üçte birini temsil ettiği halde bu dünyada hiçbir etkisi olmamıştır. Olması gereken bir kavga da vermemiştir.

Özellikle emperyalizmin Ortadoğu'da planladığı mezhep savaşlarının içinde boğuşan, bir toplum olmuştur.

İşte bu durumdur ki, Gazze'deki katliamları durdurmak için bile ABD'den ve diğer küresel güçlerden yardım bekler olmuştur.

Oysaki yapılması gereken:

-Arap dünyasının ve İslam dünyasının Gazze'ye sahip çıkmasıdır. Ve 70 yıldır bağımsız bir devlet olmak için kanlı bedeller ödeyen Filistin halkına ve Filistin davasına sahip çıkmasıdır.

-Elbette bunun önceliklisi, Arap yönetimlerinin Gazze'deki ve genelde Filistin halkının direngen gücünden korkmamasıdır.

-Ve de dünyadaki yeni oluşan dengelere göre politik bir güç olduğunu görebilmesi, gerektiğinde elindeki enerji kaynaklarını emperyal küresel güçlere karşı kullanabilir milli bir duruş göstermesidir.

Çünkü karşıdaki yalnız İsrail değil, esas olarak arkasındaki emperyal güçtür.

Aslında 14 Mayıs 2018 katliamı yani "Kanlı Pazartesi", bu oluşum için yeni bir fırsat yaratmıştır.