Büyüklerimiz; Hak tecelli eyleyince her işi asan eder. Halk eder esbabını bir lahzada ihsan eder. Allah dilerse anında tecelli eder.

Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri Marifetnamesinde ne buyuruyor:

Naçar kaldığın yerde,

Nagah açılır perde,

Derman erişir derde.

Görelim Mevla neyler,

Neylerse güzel eyler.

Deme şol niçin şöyle,

Yerindedir ol öyle,

Bak sonunu seyreyle.

Görelim Mevla neyler,

Neylerse güzel eyler.

*

İhlas ve samimi niyetle yapılan amet nimet, art niyetle yapılan amel ise zillet getirir.

İstanbul ulemasından, din bilginlerinden Muzaffer Özok Hoca efendinin yazmış olduğu İrşad adlı eserin 2. cilt, 310. sayfasınd akonu ile ilgili ilginç bir olay anlatılır. Zamanın behrinde geçmiş zamanda odunculukla geçinen garip birisi vardı. Kendisi müslüman, köylüleri de müslümandı. Komşu köy ise putperest, ağaca taparlardı. Köylerinin yakınında bir sakız ağacı vardı. Güçlü, gümrah, büyük bir ağaçtı. Köylüler o ağaca tapar, onun altında kendilerine göre ibadet ederlerdi. Ağaçtan Allah olmaz diyenlere de buğuz ederlerdi. Bu ağacı kesmeye kimse cesaret edemiyordu. Bu tüm köylünün düşmanlığı demekti. Günlerden bir gün oduncu dayı bu ağacı kesip mümkün olursa pazarda satmaya karar verdi. Niyeti insanlar ıbu batıl işten kurtarmaktı. (Not: Hz. Ömer Hudeybiye anlaşmasını Rıdvan ağacının dibinde imzalamıştı. R.SAV. zamanında sonra halk bu ağacı kutsallaştırdılar. Dibinde dua etmek, çaput bağlamak gibi bidat işlere giriştiler. Hz. Ömer hilafetinde buna mani olmak için bu ağacı kesmiştir. İtiraz etmek isteyenlere de korkarım bu böyle giderse, gün gelir insanlar bu ağaca taparlar, bu ise şirktir, putperestliktir. İslam, putperestliği yıkmak, hak ve adaleti hakim kılmak için gönderilmiştir, demiştir.

Oduncu dayı bir gece köylüler tarafından tapılan sakız ağacını kesmek üzere baltasını, hızarını aldı, yola koyuldu. Ağaca yaklaşınca, birden babayiğit birisi çıktı. Odunucu sofuya nereye gittiğini sordu. Oduncu olayı anlattı. Bu ağacı kesip bu batılı yıkacağım, dedi. Aslında bu yiğit kişi insan kılığına girmiş şeytandı. Cinler, melekler, şeytanlar ruhi varlıklardır. Anında her şekle girebilirler. Bunlara üç harfliler denir. Cin, peri, melek ve şeytan cinlerin de insanlar gibi inananı, inanmayanı, iyisi kötüsü olur. Melek daima iyidir. Şeytan ise ebedi kötüdür.

Zahirde şeytan görünürde insan olan bu zat, ne dedi ise odunucuyu niyetinden caydıramadı. Sonunda oduncu öfkelendi. Aralarında kavga çıktı. Seni de öldürüyüm diye üzerine atıldı. Şeytanı yere yıktı. Sen nereden çıktın şeytan mısın nesin deyince, şeytan, evet, ben şeytanım. Ağacı ben diktim, ben büyüttüm, insanların önünde o ağaca kutsallık vererek ona taptığımı gören köylüler bu ağaçtan medet ummaya başladılar. Benim görevim insanları sapıtmak, Allah yolundan alıkoymaktır. Allah insanları imtihan için bana bu hususta kıyamete kadar mühlet verdi. Ben işimi yapıyor ve sizleri azdırıyorum. Çünkü insanoğlu benim Allah katındaki saltanatımı yıktı, dedi. (Araf Suresi, 12-13-14-15. ayetler) Ey oduncu, sen beni öldürmezsen ve bu ağacı kesmekten vazgeçersen sana her sabah yastığının altına bir altın koyarım. Böylece zor iş olan odunuculuktan da kurtulursun, dedi. Oduncu şeytana, sen şeytansın, sana nasıl inanacağım, deyince, eğer ben sana her sabah bir altını yastığının altına koymazsam, elinde baltan, sırtında hızarın gider bu ağacı keserisn dedi ve anlaştılar.

Ve oduncu niyeti bozdu. Evine döndü. Yatağına yattı, sabahleyin ilk işi uyanır uyanmaz yastığın altına bakmak oldu. Gördü ki gerçekten yastığın altında bir altın var. Şaşırdı. Şeytan da sözünde durur muymuş diye söylendi. Mutlu idi. Ertesi sabahı iple çekiyordu. Ertesi sabah uyanınca yastığın altında altın maltın yoktu. Eyvah, şeytan beni kandırdı, dedi. Belki döşemenin altına koymuştur dedi. Tahtaları söktü, nafile. Hırs ve tamah ile akşamı bekledi, gece o ağacı kesmek için yola koyuldu. Şeytan oduncunun yolda önüne çıktı. Şeytanı tanıyan oduncu, seni öldüreyim de millet senin şerrinden kurtulsun diyerek baltayı çekti, şeytanın üzerine yürüdü. Ama bacaklarında derman yoktu. Şeytan bir elense ile odunucuyu yere serdi. Oduncu şaşırdı. Şeytan oduncunun göğsüne oturdu. Devamlı gülüyordu. Çünkü şeytan insana zehirli balı bal ye diyerek ağzına tıkan, sonra da zehir tesirini göstermeye başlayınca karşına geçer güler, şeytanın zevki budur.

(SÜRECEK)