Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde 5 daimi üye var:

ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa... Bu 5’linin kararı, tüm BM ülkelerini bağlıyor. Veto hakları var. Antidemokratik dünya nizamını simgeleyen bir yapı bu…

Cumhurbaşkanımız, “Neden 1. 2 milyarlık İslam dünyasının orada bir temsilcisi yok” diye soruyor. Gelin cevabı, bir Müslüman bilim adamından alalım.

Pakistanlı siyasal bilimci Dr. Faruk Saleem, 2010’da “The News International” gazetesinde çok önemli bir makale kaleme aldı. Yazı, hayli kışkırtıcı bir başlık taşıyordu:

“Neden Hristiyanlar bu kadar güçlü, Müslümanlar bu kadar güçsüz?”

Dr. Saleem’in verdiği rakamlar çok çarpıcı:

İslam Konferansı Örgütünün 57 üyesinde toplam 500 üniversite var.

Sadece ABD’deki üniversite sayısı 5758…İşte biraz da bu yüzden “dünya 5’ten küçük”...

BM Kalkınma Programına göre Hıristiyan dünyasında okuma yazma oranı yüzde 89…

15 ülkede yüzde 100…Müslüman dünyasında okuma yazma oranı yüzde 40…

Herkesin okuryazar olduğu tek bir Müslüman ülke yok.

100 Hıristiyan’dan 40’ı üniversite mezunu…100 Müslüman’dan sadece 2’si…

İşte biraz da bu yüzden “dünya 5’ten küçük”...Dr. Faruk Saleem, bütçeleri de karşılaştırmış: Müslümanlar gayri safi milli gelirin yalnızca binde 2’sini araştırma-geliştirme projelerine ayırıyor. Bu oran Hıristiyan dünyasında yüzde 5…

Bunun sonucu şu: 1.2 milyarlık Müslüman dünyasındaki 57 ülkenin gayri safi milli hasılasının toplamı 2 trilyon doların altında…

Buna karşın 310 milyon nüfuslu ABD, tek başına 12 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretiyor. Dünya, biraz da bu yüzden 5’ten küçük kalıyor.

Saleem, “Neden böyle” sorusuna şu cevabı veriyor:

“Müslüman dünyasındaki kaliteli eğitim yoksunluğu… Akılcı olmayan, çağdışı eğitim… Türkiye’de Cumhuriyet, işte bu çıkmazı aşma devrimiydi.

Hurafenin yerine bilgiyi, hoca”nın yerine öğretmeni, boş inancın yerine aklı koyma mücadelesiydi. Bugün Ortadoğu bölgesindeki bilimsel yayınların yarısı Türkiye’den çıkıyorsa, Cumhuriyet ve devrimler sayesindedir. “Asya’nın en iyi 25 üniversitesi” içinde Müslüman dünyadan sadece ODTÜ varsa, o yolda yürüdüğü içindir.

“Dindar nesil yaratacağız” ısrarı, anaokulunda din dersi kararı, bizleri bu günlere getirdi.

Diyanetin bütçesi 12 milyar, Sağlık Bakanlığının 2.7 milyar. Doktor sayısı 110 bin, imam sayısı 150 bin, hastane 1.250, cami 85 bin, doktor açığı 115 bin, imam fazlası 115 bin.

Bu kadar imamı ne yapacağız Allah aşkına?

Eğitimin kalitesi düştüğü için yetişen öğrenci ve insan kalitesi de düşüyor.

Hastalar iyi yetişmemiş acemi doktorlar yüzünde ölüyor. Acemi mühendislerin yaptığı binalar çöküyor. Adalet, acemi yargıçlar yüzünden güvenilmez hale geldi.

Özetle eğitimin çöküşü milletin çöküşüdür.

BAADDİN BİLE ARTIK GÜLMEZ VE GÜLDÜREMEZ OLDU.

1-30 Ağustos zaferi öncesi Mustafa Kemal, büyük taarruz planını hatalı ve çok riskli bulan hocası Yakup Şevket Paşa’ya “ Kaybedersek sorumluluk benimdir. Bir ağacın altında beni asarsınız hocam” demiş. İşte bu memleket, “Ya istiklal ya ölüm” parolasıyla vatanı için hayatını hiçe sayan büyük kahramanımız Atatürk’ün, silah arkadaşlarının ve kahraman Mehmetciklerimiz sayesinde kurtulmuştur.

Hâlâ aziz Atatürk’e saldıran kadirbilmez yobazlara duyurulur.

2-Türkiye’de Atatürk düşmanlığına bir anlam veremeyen bir Rus Yarbay’ın kaleme aldığı yazının son cümlesi çok manidar ve yürek yakıcı.

“KANAATİMCE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, YANLIŞ BİR MİLLETİ KURTARDI.”

3-Sözcü’de Rahmi Duman, “Önceleri değerli yalnızlıktan bahsediyorlardı, şimdi ise çok düşmanlı yalnızlık dönemine girdik.” diyor. Doğu Akdeniz olayında çok haklı olduğumuz halde, diplomasi dilini beceremediğimiz için bütün dünya bize karşı birleşti. Maalesef her ülkeye posta koymak bizi çok düşmanlı bir yalnızlığa dönüştürdü. Diplomasi nezaket dilidir.

4-Bu iktidarın milli bayramlarımızla bir sorunu var anlaşılan. Her milli bayram öncesi kutlamaların neden yasaklandığını bir türlü anlayamıyorum.

5-Param olmadan da çok şey aldım ben.

1) Edep aldım, 2) Gönül aldım. 3) Öğüt aldım, 4) İbret aldım.

6-Mustafa Kemal’in 9 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusunun İzmir’e girdiği gün çekilen yandaki fotoğrafını ilk defa gördüm, içim yandı, yüreğim sızladı ve ağladım. Ruhundaki yorgunluk, bitkinlik ve perişanlık yüzüne, gözüne bakışlarına yansımış.

2 Eylül 2020