İyi vatandaş olmanın temel koşulları; ülkeni sevmek, diğer vatandaşlara saygı göstermek, kural ve yasalara uymak, çevreyi korumak, paylaşımcı olmak, ayrımcılığa karşı, barıştan yana olmak, seçme ve seçilme haklarını kullanmak, vergi vermek, askere gitmek şeklinde özetlenebilir.

Yurdum insanının tamamına yakını bu nitelikte sayılabilir. Hal böyle olunca vatandaş devletine ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getiriyor. Yani bu ülke için vergi veriyor, oy kullanıyor, askere gidiyor, üretime katılıyor, köylüyse tarlada, işçiyse fabrikada, memursa masa başında filan. Sonra vatandaş olarak oğullar, kızlar yetiştiriyor, okutuyor, eğitiyor, askere gönderiyor bu ülke için.

Sonra gün oluyor devran dönüyor. Halk deyimi ile “keser dönüyor, sap dönüyor, gün gelip hesap dönüyor” vatandaş devlete muhtaç oluyor. Yangın olur, sel olur, deprem olur, salgın olur…Sosyal devletin varlığı veya yokluğu tartışılır olur. Daha doğrusu devlet devletliğini böyle günde gösterir.

Sosyal devlet koruyucu kollayıcıdır. ‘Veren eldir’, vatandaşından “Rabbena, hep bana” alan el değildir.

Dünyanın her yerinde devlet vatandaşı için vardır. Bizde ise vatandaş devleti için. Günümüzde bir salgın olayı yaşanıyor. Akıl oyunları ile resmen sokağa çıkma yasağı yoksa da, vatandaş can korkusundan sokağa çıkamıyor. Devlet yetkilileri de çıkmayın diyor zaten. Doğrusu da bir süre çıkmamak, ama nasıl?

Pek çok vatandaşımız günlük geçiniyor. Çalışmadığı gün aç demektir. Böyle ülkemizde milyonlarca insan var. Zorunlu olanların dışında bütün işyerleri kapanmış. “Martın kapıdan baktırdığı, kazma kürek yaktırdığı” dönemdeyiz. İnsanlar elektrik, su, doğalgaz faturalarını ödeyemiyor. İşte sosyal devlet tam da bu zamanda lazım, tam da bugünler için vardır.

Oysa devlet büyüklerimiz IMF’ye borç verecek kadar güçlü olduğunu söylüyordu. Suriyelilere “40 milyon dolar verdiklerini, gerekirse bir 40 milyon dolar” daha vereceklerini söylüyorlardı. “Kimse bizim gücümüzü test etmeye kalkmasın” filan diyorlardı. “Eyyy Avrupa Birliği, eyyy Amerika” diye gürleyince Everest tepesinden duyuluyordu sesleri, nazar değmesin maşallah maşallah.

Şimdi bakıyoruz tısss, ortada hiç bir şey yok, devlet vaat ettiği kolonya, maskeyi bile veremedi. Bir tek elektrik, su, doğalgaz faturası bile ödeyemiyor. Kısacası “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diyor. Almanya bizden 41 kat fazla yardım dağıtıyor halkına, Kanada Başbakanı Trudeau: "Parayı düşünmeyin, işimi kaybeder miyim diye korkmayın! Siz sağlığınızı düşünün. Para bizim işimiz. Size destek için 83 milyar dolar ayırdık, bu da gelirimizin ancak yüzde 3'ü." diyor.

Bizim kasa tam takır. Kasadaki yedek akçeyi “kefen parasını” bile tüketmişiz. “Bu milletin… na koyacağım “ diyen yandaş yüklenicilerin milyarlarca liralık vergi borçlarını af etmişiz, Man adalarını, vergi cennetlerini filan karıştırmayım şimdi.

Vatandaşa verecek elde avuçta bir şey yok, devletin elinde bir İBAN numarası var, onu veriyor vatandaşa, vatandaş devlete İBAN vermeye hazırlanırken, yine devletimiz uyanık çıktı İBAN ı önce verdi.

Yani “önce sen bana ver parayı”

Sonra; “sonrasına bakarız diyor”

Nasıl yani; “15 Temmuz’da, deprem paralarında, Kızılay’a toplanan paralarda baktığım gibi” demek istiyor.