Afyon Lisesi’nden arkadaşım Diş Hekimi Sebahattin Ülger Kardeşim; “Bu ibretlik öyküye köşende yer verebileceğin düşüncesiyle…” üst notuyla göndermiş aşağıdaki öyküyü.

* * *

Öykünün iki tarafı var.

Biri öğretmen diğeri öğrencisi Hans…

Hans’ın babası, gezgin bir yarış atı terbiyecisi. Çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşuşturmasından dolayı; evinden ve çocuklarından sık sık uzak kalmak durumunda kalan bir aile reisi.

Gezgin at terbiyecisi babanın, sürekli seyahat halinde olması, Hans’ın eğitimini de aksatıyor.

Ancak Hans’ı, eğitiminin aksaması değil; babasından sık sık ayrı kalması daha çok üzüyor.

Bazen babasıyla birlikte, babasının çalıştığı çiftliklere gidiyor; çiftlik yaşamını izliyor büyük bir keyifle…

Sonra da çocuksu ıstıraplarını dışa vurmadan, yoksul evine dönüyor.

Okula dönünce de; gidip, gördüğü çiftlikleri ve çiftlik yaşamını anlatıyor arkadaşlarına tek tek.

* * *

Ortaokul ikinci sınıfta iken; öğretmeni, “büyüdükleri zaman ne olmak, ne yapmak istedikleri” konusunda kompozisyon ödevi veriyor Hans’ın sınıfına…

Hans, tüm gece oturup, “günün birinde, at çiftliği sahibi olmayı hedeflediğini anlatan” yedi sayfalık bir kompozisyon yazıyor.

Bu konudaki hayallerini en ince ayrıntılarına kadar anlatıyor. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini çizip; krokinin üzerine binaların, ahırların ve koşu parkurlarının yerlerini (bile) işaretliyor.

Dahası, çizdiği krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak, hayalindeki 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekliyor.

Ertesi günü, büyük bir heyecan ve büyük bir beklentiyle, çok büyük emek vererek hazırladığı yedi sayfalık ödevi öğretmenine sunuyor.

İki gün sonra da yine aynı heyecanla ödevini geri alıyor.

Bir bakıyor ki; kâğıdın üzerinde, kırmızı kalemle yazılmış, kocaman bir “0” ve “dersten sonra beni gör” uyarısı var.

Büyük bir çöküntüyle öğretmenine gidiyor; “neden ‘0’ öğretmenim?” diyor.

“Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal de onu için ‘0’ verdim” diyor; öğretmeni, çatık bir kaşla.

“Paranız yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak çok büyük bir parayı gerektirir. Önce bu işe uygun araziyi satın alman lazım. Sonra da damızlık hayvanları… Kolay mı bütün bunları başarmak…” diyor öğretmeni

Ve ekliyor; “ Eğer ödevini, gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan; o zaman notunu yediden gözden geçiririm…”

Hans büyük bir üzüntüyle evine dönüyor.

Uzun uzun düşünüyor.

Babasına danışıyor.

Babası. “Bu konuda kararı kendin vermelisin Evlat” diyor; “Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim…”

Uzun süre düşünüyor Hans.

Sonunda; hiçbir değişiklik yapmadan götürüp, aynen teslim ediyor ödevini.

Sonra da “Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin, ben de hayallerimi…” diyor öğretmenine…

* * *

Bugün ortaokul 2.sınıf öğrencisi o Hans: 200 dönümlük arazi üzerinde, şöminesinin üzerinde yıllar önce yazdığı çerçevelenmiş ev ödevi asılı, 1000 metrekarelik bir çiftlik evinde oturuyor.

Öykünün en can alıcı yanı da şu.

Aynı öğretmen, her yıl, tüm öğrencilerini toplayıp, o çiftliğe götürüyor; öğrencilerine; “…Hayalleriniz büyük olsun ve o hayallerinizi hiç değiştirmeyin.” diyor.

Ve ekliyor.

“Bu çiftliğin sahibi olan öğrencim, öyle yaptı…”