“Güzele bakmak sevaptır”

Her şeyin, her zaman doğrusunu hatta en doğrusunu bilen birine “Doğru bildiğin yanlış var mı?” diye sormak yürek ister. Eleştiriyi hakaret, suçlama olarak gören insana yanlışın var diyebilmek yapılacak en büyük yanlış olmalı!
Okullar, günümüzde çeşitli adlarla anılan sınavlar olmasa yeni bir şeyler öğrenmek için çaba gösterenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Bizim düşüncelerimize uygun yayın yapan gazetelerin haber başlıklarını okumak, akşamları izlediğimiz televizyonlarda dizileri kaçırmak pahasına tartışma programlarını izlemek bizler için yeterlidir.
Bir arkadaşım yıllar öncesinden anlatmıştı: Kendisi yanlış anlamış, ya da yanlış not almış. İlkokula yeni başlayan çocuğuna kırtasiye malzemeleri alacak. Listede yer alan her şeyi buluyor, ancak tahta kalem yok! Birkaç kırtasiye dolaştıktan sonra aradığının tahta kalemi olduğunu anlıyor.
Tahta kalem yerine tahta kalemi! Sadece bir harfin neleri değiştirdiğine verilebilecek güzel bir örnek.
Yazım kurallarına dikkat etmeden yazılan yazıların; bir virgülün yanlış kullanılmasının neleri değiştirdiğini bilen bilir. En iyisi, bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Güzele bakmak sevaptır sözünü duymayan, söylemeyen kaç kişi vardır? Delikanlı bir insanın, gizlemeye çalıştığı istekleri anlatılır. Namus kavramını beynine kazımış; gerektiğinde namus için ölen, öldüren o insan, güzele bakıp sevap işler. Akşama kadar işlediği sevapların sayısını kendisi bile bilmez.
Biri çıkmış; “güzel bakmak sevaptır” sözünü kendi kişiliğine uygun olarak değiştirmiş. Güzele bakmak sevap olmuş. Onların sayıları sürekli artmış.
Güzel bakmakla; güzele bakmak arasında sadece bir harf var. Diğer taraftan taşıdığı anlam bakımından aralarında dağlar kadar fark var.
Tahta kalem, tahta kalemi; güzel bakmak, güzele bakmak… Doğru bildiğimiz bunlara benzer başka sözler var mı? Birileri sözcüklerden birer harf alıp veya birer harf ekleyerek bizleri yanlış yönlendiriyor olabilir.
Sadece kendini düşünen, çıkarı uğruna her şeyi yapabilen insanların yapmadığı kalmadı. Başka konularda benzer örnekler verebilirim. Eleştiriyi, hata yaptığını asla kabul etmeyen insanlarla gereksiz, bitmek bilmeyen bir tartışmaya girmiş olurum.
Kitabına (kurallara) uymak vardır; bir de kitabına uydurmak vardır.