Eğridere ile Kubbeli caddelerinin tam da kesişme noktasında bulunan bu çarşı, “şehrin göbeği” denilebilecek bir yerde olmasına rağmen son 30-35 yıldır alabildiğine “yalnızlığa gömülmüş” durumda...
Birkaç giyim mağazası, birer kuyumcu, sahaf, tercüme bürosu ve takı atölyesi gibi işyerlerinin yanı sıra çok sayıda terzi barındıran Kapalıçarşı’nın içerisindeki 35 dükkândan şu an 18 tanesi bomboş...
Burada faaliyet gösteren esnaf, Kapalıçarşı’nın “merkezî” konumuna rağmen Çorum halkı tarafından yeterince bilinmemesinden yakınarak, “Bu çarşıda hâlâ hayat var. Halkımız bize uzak durmasın.” şeklinde çağrıda bulunuyorlar. Yani moda tabiriyle; Kapalıçarşı, unutulmaya karşı...
Recep SERBES’in Özel Haberi

“O eski hâlimden eser yok şimdi”



Çorum’un ilk kapalı çarşısı olarak 1969 yılında hizmete girdiğinde şehre yepyeni bir ticarî heyecan katan ve içindeki kocaman aynalar nedeniyle bir dönem “Aynalı Çarşı” olarak da anılan Kapalıçarşı, “gözde” olduğu geçmişteki parlak günlerine özlem duyuyor.
Yaklaşık yarım asrı deviren Çorum’un bu “güngörmüş” pasajının duvarları şimdilerde sanki insanların kulağına, çok bilindik bir arabesk şarkıyı fısıldıyor:
“O eski hâlimden eser yok şimdi,
Istırap içinde yorgunum şimdi.
Tutun kollarımdan düşerim şimdi,
Yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız…”
Düşüncelerini aldığımız Çarşı esnafı, Kubbeli Camii’nin tam karşısındaki pasajın Eğridere’deki canlılıktan daha fazla nasiplenmesini umarken, Çorum halkı tarafından daha sık ziyaret edilme beklentilerini dile getiriyor.

“Pasajın canlanması için mülk sahipleri ortak adım atmalılar”



Kapalıçarşı’da 35 dükkanın 14 farklı sahibinin bulunduğunu, bu dükkanlardan 18’inin halen boş olduğunu belirten Süleyman İstanbullu, ürün teşhirinde titizlik ve estetik duygusunun önemli olduğunu vurgulayarak, seyyar satıcı tezgahları gibi bir görüntünün, müşteri için caydırıcı olduğunu söyledi.
Kapalıçarşı’da uzun yıllardır esnaflık yapan Süleyman İstanbullu, ilk zamanlarında bir hayli “gözde” olan bu pasajın özellikle 80’li yılların ortalarından itibaren “içine kapanık” bir karaktere büründüğünü söyledi.
Aynı zamanda pasajın yönetim kurulu başkanlığını da yürüten ve 1983 yılından itibaren “Butik Hülya” ve “Hülya Moda Evi” adlarıyla gelinlik, nişanlık ve bindallı üzerine faaliyet gösteren Süleyman İstanbullu, çarşıda bulunan 35 dükkândan 18 tanesinin şu an boş durumda olduğunu aktardı.
Pasajdaki toplam 35 dükkânın 14 farklı sahibi olduğunu anlatan Süleyman İstanbullu, “Çarşımızın geçmişteki hareketli günlerine dönebilmesi, üzerindeki ölü toprağını atabilmesi için işte bu 14 mülk sahibinin bir araya gelerek büyük bir kararlılıkla ortak bir adım atması lâzım. Bizim çarşının en temel açmazı bence işyeri sahiplerinin ortak bir eylem geliştirememesidir.” dedi.
Süleyman İstanbullu, pasajda faaliyet gösteren esnaflar olarak kendilerinin de bir takım hatalarının olabileceğini dile getirerek, “Çarşımızı yeniden bir çekim alanı hâline getirmek ve Eğridere ile Kubbeli caddelerini kullanan insanlar tarafından daha net fark edilmesini sağlamak adına biz de üzerimize düşen şeyleri epeydir ihmal ediyoruz. En başta bazı esnaf arkadaşlarımızın ürün teşhiri gibi konularda estetik ve titiz bir yaklaşım ortaya koyması lâzım. Maalesef dışarıdan geçen vatandaş, seyyar satıcı gibi tezgâhları görünce çarşıya girmekten vaz geçiyor. Ortada Zafer Çarşısı gibi güzel bir örnek var. Oradaki arkadaşlar bir araya gelerek, yepyeni bir düzenleme yaptılar ve çarşılarının çehresini değiştirdiler. Bizim pasajımızın küçük olması da Zafer Çarşısı örneğindeki gibi yeni bir düzenleme yapılmasını hem zaman, hem de bütçe açısından daha kolay kılabilir. Yeter ki başta söylediğim gibi 14 mülk sahibi bir araya gelebilsin, burayı ayağa kaldırmak için ortak bir adım atabilsin.” şeklinde konuştu.

“Fikir ayrılıkları gelişmeye engel”



Sami Çubukçu, Çorum’un göbeğindeki çarşının çalışmaması için hiçbir sebep olmadığını belirterek, “Çarşı’nın yeniden hareketlenmesi ve daha fazla müşteri çekebilmesi için evvela buranın girişinin şöyle bir tertip-düzene sokulması gerek” dedi.
Kubbeli ve Eğridere bölgesinde 1947’den 1980 yılına kadar manifaturacılık yapan Sami Çubukçu ise Kapalıçarşı’nın yapılışından bugüne gelişinin en yakın tanıklarından biri…
79 yaşındaki Sami Çubukçu pasajın tam da “Çorum’un göbeğinde” olduğuna vurgu yaparak, “Aslında bu çarşının çalışmaması için hiçbir sebep olmamalı. Esnafın fikir ayrılığı, çarşının gelişmesine mani oluyor.” dedi.
Açıldığı günden beri Kapalıçarşı’da dükkânı bulunan ve şu an kuyumculuk yapan Sami Çubukçu, buranın konaktan pasaja geçiş öyküsünü de şöyle anlattı:
“Kapalıçarşı’nın yeri Tütüncüler’in eviydi. Hani kanatlı kapılı, Çorum’un eski bahçeli konakları var ya… İşte öyle bir evdi. Manifaturacı Nuri Damar burasını Tütüncüler’den mesken olarak satın aldı. Nuri Damar, bildiğim kadarıyla şu an İstanbul’da yaşıyor, 90 yaşında falan olmalı… Daha sonra Ramiz Ebil’le ortak şekilde evi yıkarak çarşıya dönüştürdü. Hatta çarşı içindeki kocaman aynalardan ötürü burası ilk zamanlarda Aynalı Çarşı adıyla anıldı, bilindi.”
Sami Çubukçu, Kapalıçarşı’nın ilk dönemlerinde “cıvıl cıvıl” olduğunu dile getirerek, “Bu çarşıya girenin çıkanın haddi hesabı yoktu. Fakat son 30-35 senedir eski canlılığını kaybetti. Yeniden hareketlenmesi ve daha fazla müşteri çekebilmesi için evvela buranın girişinin şöyle bir tertip düzene sokulması gerek. Çarşının kendini göstermesi çok mühim.” ifadelerini kullandı.

“Bu çarşı benden sorulur”



Kapalıçarşı’nın en eski esnaflarından biri olan terzi Sinan Sucu, 1982’den bu yana çarşının aynı zamanda bekçiliğini ve temizliğini de üstlendiğini belirterek ilginç hayat hikâyesini ve pasajın geleceğine dair beklentilerini şöyle anlattı:
“Tam 33 senedir bu çarşıyı ben açıp, ben kapatırım. Sabah en geç sekiz buçukta kepenkleri kaldırırım. Akşam dokuz gibi de çarşıyı kapatırım. Tabiri caizse bu çarşı benden sorulur. Çünkü benim bu hayatta kimim, kimsem kalmadı. Evim de yok. Terzilik yaparak geçimimi sürdürdüğüm çarşıdaki dükkân aynı zamanda benim evim oldu. Burada yatıp kalkıyorum. Eskiden daha hareketli olan çarşımızın son yıllardaki sakinliği, benim de kazancımı bir hayli düşürdü. Buranın yeniden müşterilerin uğrak yeri hâline gelmesi, yeniden insanlarla dolup taşması en büyük dileğim…”

“Su ve tuvalet yok, havalandırma eksik”



Kapalıçarşı’nın üst katında takı atölyesi işleten Oktay Dalyan ise pasajda lavabo ve tuvalet bulunmamasından ötürü büyük sorun yaşadıklarını dile getirerek şunları söyledi:
“Yaklaşık 4 aydır Kapalıçarşı’da açtığımız atölyemizde takı üretimi yapıyoruz. Ancak buranın lavabo ve tuvaletinin olmaması bizi epey güç durumda bırakıyor. Tuvalet ihtiyacı için Altı Nokta Körler Derneği’nin paralı tuvaletini kullanırken, su ihtiyacımızı karşılamak için de atölyeye plâstik depo koymak zorunda kaldık. Çarşıda aynı zamanda havalandırma ve ısıtma sisteminin de bulunmaması önemli bir eksiklik.”

“Çorum halkı bu çarşıyı bilmiyor”



Daha önce 10 yıl boyunca Kültür Sitesi’nde tercüme bürosu işleten Behzat Sapancı, oranın yıkılması nedeniyle “mecburen” Kapalıçarşı’ya taşındığını belirterek, “Çorum’un en eski çarşısı olmasına rağmen halkımız burayı yeterince tanımıyor.” dedi.
Behzat Sapancı tüm dillerde tercüme hizmeti verdiklerini dile getirerek, “13 yıldır bu sektördeyim. Kültür Sitesi’nin yıkılmasından dolayı zorunlu olarak buraya taşındım. Kapalıçarşı, şehrin en eski çarşısı olmasına rağmen maalesef Çorum halkı tarafından yeteri kadar bilinmiyor. Özellikle adres tarifi yaparken, ‘Kubbeli Camii’nin karşısındaki çarşı’ demeden tanınması mümkün olmuyor. Adliye ve Noter kanalıyla gelen resmî yazışmalar da olmasa buraya böyle bir tercüme bürosunun bulunduğunu hiç kimse bilmeyecek.” diye konuştu.
Behzat Sapancı, Kapalıçarşı’nın daha görünür ve tanınır kılınabilmesi için girişe güzel bir tabela konularak işe başlanabileceğini kaydetti.

“Kitabın olduğu yerde hayat var demektir”



Çorum’un şu an “yegâne sahafı” konumunda olan İrfan Sakmak ise ilk kez Kapalıçarşı’da bu işi yapmaya başladığını belirterek, “O nedenle başka bir çarşı ya da muhitle kıyaslama yapma şansım yok. Ancak bildiğim bir şey var ki Türkiye’de maalesef kitap okuma alışkanlığı dünya ülkelerinin çok gerisinde. Ve ne yazık ki bu durum, tablet ve internet meraklısı yeni kuşaklarda daha da fena boyutlarda… Üniversiteli gençler bile okul kitabı dışında farklı bir kitap almaktan uzak duruyor.” diye konuştu.
İrfan Sakmak, sahaf dükkânlarının genellikle kullanılmış ve eski kitap alım satımı yapan yerler olduğunu anımsatarak şöyle devam etti:
“Tablet gençliği belki sahafın ne olduğunu bile bilmez. O nedenle belirtmekte fayda var. Sahaf demek, kitapçı demektir. Her bir kitap bize farklı bir dünya sunar. Hele bir de kitaplar yıllanmış ve tozlanmışsa nice hayatları, nice hâtıraları barındırıyor demektir. Yani sahaflar, kitaplar sayesinde başka dünyalara, başka insanların hayatlarına pencereler açar. Kapalıçarşı’da da bir sahaf bulunduğuna göre, bu çarşıda hayat var demektir. Tüm Çorum halkını, kitaplar aracılığıyla başka hayatlara dokunmaya davet ediyorum.”
Editör: TE Bilisim