Görünen o ki, muhalefet cephesinin 2023 seçimleri için temel vurgusu, “parlamenter sistem” olacaktır. Ancak “güçlendirilmiş parlamenter sistem” adıyla…

Ve bu sistem vurgusu, muhalefetin yapıştırtıcı gücü olacak gibidir.

Hatta bu vurgu ile “erken seçim” bile istenir olmuştur.

Eğer “güçlendirilmiş parlamenter sistem” vurgusu yani kısaca GPS, iktidara karşı taktik bir siyasi çıkış değil ise…

Eğer “güçlendirilmiş parlamenter sistem”, önceki parlamenter sistemden farklı ise…

Ve de özellikle isteyenler de samimi ise içi doldurulmalı, doldurulabilmelidir.

Çünkü literatürde “güçlendirilmiş parlamenter sistem” diye bir sistem tanımı yoktur. Önceki parlamenter sistemi parlatarak sunmak da yeni bir sistem değildir.

***

Gelmek istediğim nokta şu ki;

Öncelikle başkanlık sistemine geçiş nedenleri, ciddi ciddi sorgulanmalıdır.

Çünkü Atatürk'ün sıcak bakmadığı, Ecevit'in “tehlikeli olur” dediği başkanlık sistemi; 60'lı yıllarda Türkeş, 70'li yıllarda Erbakan, 80'li yıllarda Özal, 90'lı yıllarda Demirel tarafından dillendirilmiş, siyasetin gündemine sokulur olmuştu.

Özellikle Demirel, “Ben isterdim ki Türkiye dar bölge seçimine gitsin. Ben isterdim ki başkanlık sistemi yapalım. İçimde ukdedir, yapamadık” demişti.

Ve yine Demirel, 1997’de “Türkiye başkanlıktan kaçamaz” demiş, 2005’te ise Akşam Gazetesi’ne verdiği bir röportajda, “Elbette Türkiye başkanlık sistemine geçecektir” demişti.

Bugünkü siyasetçilerin büyük çoğunluğu Özal döneminde de Demirel döneminde de siyasetin içinde idiler. Ama bu sözlere itiraz etmemişlerdi.

Ve bu sözlere, Türkiye siyasetinin görünmeyen yüzü, yani ekonomik iktidarı TÜSİAD itiraz etmemişti. Askeri kanattan bir itiraz gelmemişti.

***

İşte bu nedenlerle…

Özellikle de sağ ve muhafazakâr kampın yeni liderlerindeki samimiyet tartışılmalıdır.

Çünkü bugün Türkiye’deki siyasi bloklaşmada ittifaklar belirleyici olmaktadır. Bu ittifaklar bugün için Cumhur ve Millet ittifakıdır.

Cumhur ittifakı AKP ve MHP’den oluşmuştur. BBP ve YRP de yanında gözükmektedir, Bu ittifak, başkanlık sisteminin savunucusudur.

Millet ittifakı CHP, İYİ Parti, SP ve DP’den oluşmuştur. DEVA Partisi, GELECEK Partisi ve HDP de yanında gözükmektedir. Bu ittifak, parlamenter sistemin savunucusudur.

Peki, neden ille de başkanlık sistemi demişti Demirel ve Özal?

İşte asıl sorun, buna verilecek cevapta yatmaktadır.

Çünkü bu liderler, Türkiye’nin içinde yer aldığı Batı toplumunun ana dokusu liberal ekonomi ve liberal siyasetin, yani Batı tipi ekonomi ve siyasetin temsilcileriydiler.

***

Türkeş, Erbakan, Özal ve Demirel tarafından dillendirilen başkanlık sistemi, Erdoğan tarafından da 2016 yılında gündeme alınmıştı.

Ve başkanlık referandumu 2017’de, başkanlık seçimi 2018’de yapıldı.

O zamana kadar Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu AKP’nin ağır toplarındandı.

DEVA lideri Babacan ve GELECEK lideri Davutoğlu 2019’da AKP’den istifa ettiler.

Biri yıllarca ekonomiden sorumlu devlet bakanı, dışişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı olmuştu. Diğeri Dışişleri Bakanlığı yapmış, Genel Başkan ve Başbakan olmuştu.

Yani partinin aldığı tüm kararlarda imzası olan kişilerdi.

Yani partinin aldığı başkanlık sistemi kararına o gün itiraz etmemiş kişilerdi. Ama bugün parlamenter sistemi savunur gibi gözükmekteler.

İşte bu nedenle, yeni siyasi liderlerde bir samimiyet tartışması yapılmalıdır.

***

Bugün GPS için güçlü hükümet, güçlü meclis, güçlü yargı, kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü vurgusu yapılmaktadır. Ama yeterli değildir.

Çünkü anayasada bunlar zaten vardır. Üstelik bir darbe anayasasında…

Aslında sorun, bu var olanların uygulanabilirlik sorunudur.

Sorun, bir zihniyet sorunudur. Yani demokratik olamayan bir zihniyet sorunudur.

Ayrıca özellikle de tarafsız cumhurbaşkanı vurgusu yapılmaktadır. Doğrudur.

Ama tarafsızlık görecelidir, açıklamaya muhtaçtır. Cumhurbaşkanı olmakla bir kişinin, bütün düşünce yapısından sıyrılmış olması inandırıcı değildir.

Ve de o, devletin başında bir süs ağacı ve geleneksel bir İngiliz kraliçesi değildir.

O, cumhuriyeti temsil eden kişidir. Sorumluluğu ve hesap verebilirliği olmalıdır.

Çünkü yürütmenin altında en son imzası, yasaların altında en son imzası olan kişidir.

***

Peki, parlamenter sisteme geçilmeli mi? Evet, geçilmelidir.

Çünkü başkanlık sistemi, içinde totaliterliği de barındıran bir sistemdir.

Evet, geçilmelidir. Ama önceki parlamenter sistemi biraz parlatarak değil, gerçek demokratik bir yapıyı inşa edecek bir zihniyetle ve de inşa edecek bir programla…

Ki, bu nedenle de herhalde bazı ezberlerin bozulması gerekmektedir.