Dünkü yazımın sonunda, "Peki, Gezi olaylarında yer alanlar nasıl bir gençlik idi?" diye bağlamıştım.

Çünkü ilk kez, tüm toplumun desteğini alabilen haklı bir duruş olmuştu, Gezi Parkı'ndaki bu gençliğin duruşu.

Çünkü ilk kez, her düşüncenin insanını birleştiren bir eylem olmuştu Gezi Parkı duruşu.

Gezi bileşenlerinin toplumsal bakışında, anti-emperyal dolgu olsa da belirleyici sınıfsal bir karakter yoktu; anti-kapitalist bir vurgu yoktu.

Ama ilk kez yeni bir gençlik görülmüştü.

-Çağdaş ve özgürce yaşamak isteyen...

-Geleneksel itaat kültürüne isyan eden, yaşam tarzından ödün vermeyen...

-Özgür ve demokratik bir Türkiye'de, barış içinde yaşamak isteyen...

-Ve de doğaya, aşka, sevgiye dönük; teknoloji ile büyümüş; biraz politik, biraz apolitik...

Yani böyle bir gençlik...

Ve bu gençlik, 2000'li yılların gençliği...

* * *

Ve öyle bir gençlik ki:

-Tam 40 yıldır süren bir çatışmanın ve toplumsal gerginliğin travması ile büyüyen...

-Ve 68 kuşağının ve de 78 kuşağının mücadelesini okuyarak, darbelerin yaşattığı acıları dinleyerek büyümüş bir gençlik.

Ve de özellikle:

-12 Eylül darbesiyle susturulmuşluğa ve sindirilmişliğe isyan eden...

-Ve Türk-Kürt ayrışmasını ve Alevi-Sünni ayrışmasını ve de bu ayrışmayla yapılan çatışmaları reddeden...

Özet olarak özgürlük ve demokrasi eksenli birlikteliği savunan bir gençlik.

İşte bu nedenle, Gezi Parkı'nda bu toplumun bütün renkleri vardı. Ortak noktası, demokratik ve özgür bir Türkiye isteği idi...

-Bunlar sosyalist taleple çıkmamışlardı meydana.

-Bunlar ırkçı taleple çıkmamışlardı meydana.

-Bunlar teokratik bir taleple de çıkmamışlardı meydana.

Ama bunların hepsi vardı meydanda.

Alevi'si-Sünni'si, sağcısı-solcusu, milliyetçisi-devrimcisi, inançlısı-inançsızı, politik olanı-olmayanı, yani hepsi vardı meydanda.

Türk'ü, Kürt'ü, Çerkez'i, Laz'ı da; Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı da; yani toplumun bütün renkleri vardı meydanda.

Yani ilk kez dil, din, ırk, renk, mezhep, milliyet, vatan, bayrak sözlerinin haklı bir davada toplumu ayıramadığı görülür olmuştu.

Ve bir halk mozaiği oluşmuştu meydanlarda.

Ve meydanlar:

-Daha fazla özgürlük demişti.

-Daha özgür bir Türkiye demişti

-Daha demokratik bir Türkiye demişti.

-Ve de yaşam tarzıma karışma demişti.

* * *

Devleti yönetenler ilk kez bir suçluluk duyar olmuştu Gezi Parkı olaylarında.

Yani bir iktidar ilk kez bir suçluluk ve mağlubiyet duygusu yaşar olmuştu.

Gezi Parkı duruşunda, siyaset ilk kez şaşkınlık yaşamış, siyasetin kimyası ilk kez bozulur olmuştu.

İlk kez "sosyal medya"nın varlığı görülmüştü. Ve de "sosyal medya"nın gücü, ilk kez fark edilir olmuştu.

Yazılı ve görsel medyanın, iktidar karşısında ilk kez bu kadar teslimiyetçi, ilk kez bu kadar ürkek olduğu görülür olmuştu.

Belki de iktidar ve muhalefet, genelde bugüne kadar bilinen siyaset, ilk kez bu toplumu ve yeni gençliği tanıyamadığını anlamıştı.

Sonuçta ayağa kalkmış ve de toplumun tüm renklerini bir arada gösterebilen böyle bir gençlik görülmüştü Gezi Parkı duruşunda.

İşte, Gezi Park'ında başlayan ve meydanlara yayılarak halkın sesine dönüşen bir duruşun, siyasete verdiği mesaj bu idi...

Ve de iktidarın, muhalefetin ve tüm siyasetin okuması gereken mesaj bu idi...