Son günlerdeki gelişmelerde ve son günlerdeki söylemlerde, ülkede giderek daha da büyütülen bir gerginlik inşa ediliyor gibi.

-Faşist diktatör ifadesiyle yaratılan yeni bir gerginlik...

-Buna karşılık, iktidarın dayandığı siyasal ve toplumsal kesimin içinde yıllarca saklı kalan bu devletin kurucularına, özellikle de İsmet İnönü dönemine yapılan diktatör göndermesiyle daha da tırmandırılan gerginlik...

-Belediye başkanları üzerinden yaratılan gerginlik...

-Ve her gün siyasi söylemlerdeki hakaret dolu, siyasi seviyeye yakışmayan sözlerle yaratılan gerginlik...

Şimdi soralım bu gerginliği tırmandıran siyasi kimliklere:

Bu konuşmalarla, yarattığınız bu gerginlikle bu ülkeye ne ektiğinizi biliyor musunuz?

Kin, nefret, öfke...

***

Özellikle de şu Salı Grup konuşmaları...

Evet, artık bıkkınlık veren bu Salı konuşmalarının amacı nedir?

-Bir haftalık çalışmayı değerlendirmek ve yeni projeler mi sunmaktır?

-Ya da alkışlayıcıların alkışıyla karşı tarafa küfretmek, hakaret mi etmektir? Yani her hafta yapılan bu konuşmalarda, tekrar tekrar bu toplumun üzerine ekilen nedir? Elbette yine kin, yine nefret, yine öfke...

Tekrar soralım bu ülkeyi yönetenlere ve de yönetmeye talip olanlara:

-Siyaset bu mudur?

-Bu seviyesi düşük sözlerle yaratılan gerginlikten amaç nedir?

-Daha barışçıl, daha birleştirici, daha hoşgörülü sözler siyasetin literatüründe yok mudur? Ya da siyasi kimliklerin literatüründe mi yoktur?

***

Ve yine sormak gerekmez mi?

-Ekilen bu kin nefretle ayrıştırılan bu toplum nasıl birlikte yaşayacaktır?

-Ve ekilen bu kin ve nefretle nasıl birlikte üzülüp, birlikte sevinecektir bu toplum?

-12 Eylül öncesi bu ülkeye ekilen kin ve öfkenin, siyasi liderlerin birbirine duyduğu nefretin, sonuçta bu ülkeye neye mal olduğu görülmedi mi?

-Bu ülkedeki farklılıkların, her an büyük çatışmalara gebe olduğu bilinmiyor mu?

-Ve Suriye'den, Irak'tan Türkiye'ye taşınan ve de arkasında Batılı emperyal güçlerin olduğu ve silahlandırdığı terörün, ülke geneline yayılma tehlikesi görülmüyor mu?

***

Sonuçta öyle bir ülke olundu ki, nerdeyse 15 Temmuz darbe kalkışmasına bile aynı gözle bakılmaz olundu.

-İslamcı bir iktidara karşı İslamcı bir cemaatin darbe kalkışmasının arkasındaki irade ve derin amaç, birlikte sorgulanması gerekirken...

-Arkasında Amerika'nın olduğu bir darbe girişimine karşı, iktidar ve muhalefetin özellikle birlikte olması gerekirken...

Eğer açık konuşmak gerekirse:

-Muhalefetin "kontrollü darbe" sözüyle bu kalkışmanın, iktidarın bir senaryosu olduğu algısı mayalandı.

-İktidarın muhalefet yönetimini FETÖ yandaşı olarak suçlamasıyla da muhalefetin darbe yanlısı gibi bir algı mayalandı.

Ve de bu mayalanma, bir araya gelinemeyecek yeni bir kamplaşmanın önünü açar oldu.

***

Ve Bugün:

Türkiye'yi daha da içine çeken Suriye ve Irak'taki gelişmelerin nereye kadar varacağı, nerede sonuçlanacağı bilinmezken...

-İktidarın, muhalefeti FETÖ ve PKK yandaşlığı ile suçlaması;

-Muhalefetin, iktidarı IŞİD ve radikal İslamcı örgüt yandaşlığı ile suçlaması;

Ve TV kanallarında günün 24 saati, siyasete yakışmayan ağır suçlayıcı ifadeler bu toplumu yordu. Toplum yoruldu. Toplumun ruh sağlığı bozuldu.

Özet olarak diyoruz ki:

-İktidar da muhalefet de bu ayırıcı, bu kışkırtıcı dili bırakmalı.

-İktidar da muhalefet de bu topluma kin, nefret ve öfke ekmeyi bırakmalı.