İlkyaz Kitaplığını yöneten şair Hüseyin Atabaş haklı bir gururla:

“Biz kitap çıkardı mı böyle çıkarırız!” diyordu.

Ahmet Özer’in onuncu kitabıydı bu. Bunların beşi şiir, biri öykü, dördü de yazılardan oluşuyordu.

“Atlastan Bir Yeryüzü” nü şöyle imzalamıştı bana:

“Çorum’dan dünyaya savrulan duyarlık rüzgarı, çok değerli kardeşim, sevgili Şükrü Gümüş’ün can kardeşi Muzaffer Gündoğar’a yüreğimden... Ankara; 19.05.1996 Ahmet Özer

İçtenlikle teşekkür ederek:

“Daha nice kitaplara!..” dedim.

Çorum Haber gazetesinin ekinde çıkaracağımız kültür sanat dergimiz “Yazılıkaya” konusunda bilgi verdim kendilerine. Çok sevindiler. Osman Bolulu da ilgilendi konumuzla. Başarılar dilediler imecemize. Çıkar çıkmaz da beklediklerini söylediler.

“Elbette,” dedim. “Çıkar çıkmaz ileteceğiz tüm sanatçı dostlara. Bu tür sanatsal dergilerin, dost ilgileriyle yetkinleşip, olgunlaşacağını biliyoruz. Daha da önemlisi; uzun soluklu bir dergi olabilmesi için, bu imeceye katılmanın gerekliliğine de inanıyoruz.”

Osman Bolulu da köy enstitüsü çıkışlı şair ve yazarlarımızdandı. Ödül almış şiir kitapları vardı. Kendisiyle ilk kez “Devrek Baston ve Kültür Şenliği”nde tanışmıştık. Saygı duyduğumuz, örnek kişiliğini takdir ettiğimiz bir ağabeyimizdi. Bulunduğu toplulukta sözüyle, söyleşisiyle, ilgi odağı olan bir güzel insandı. Sıcak yaklaşımı, esprili konuşmasıyla renk katardı bulunduğu topluma.

Kitap seyredenler, imzalatanlardan daha çoktu. Arada bir kitaplarımızın okurla buluşması da tanımsız mutlu ediyordu bizleri. Standlar kalabalıklaşıyordu iyice. Sevgili Ahmet Özer’in eşi Nazlı hanım elindeki fotoğraf makinesiyle ölümsüzleştirdi bu birlikteliğimizi.

Hangi yazarların hangi standlarda kitap imzalayacakları, sürekli biçimde anons ediliyordu. Yerimiz ikinci ve son katta olduğu için çok sıcaktı. Pencerelerden giren günışığı yetmiyormuş gibi, bir de çatıdaki galvanizli saclar güneşten emdiği olanca ısıyı yansıtıyordu içeriye. Ceketlerimizi çıkarmamız da çözüm değildi. Fırındaymışçasına buram buram terliyorduk. İçerisi dayanılmaz biçimde ısınmıştı.

Osman Bolulu:

“Bu gidişle kızartma olacağız burada!” diyerek ortak şikayetimizi dile getirdi.

Standımız dolmuştu. Sırasıyla Gülten Dayıoğlu Ahmet Özer, Muzaffer Gündoğar, Osman Bolulu, Neriman Calap, Ahmet Uysal, Zekeriya Saka, Bilal Kayabay, Ali Ekber Danabaş, Halim Şafak, Abdullah Akay, Mustafa Gazalcı, Şevket Yücel ve İbrahim Oluklu’yla 14 kişilik kadro tamamlanmıştı.

Derneği Başkanı Mustafa Şerif Onaran standımıza gelerek: “Hoş geldiniz!” deyip, tek tek elimizi sıktı, başarılar diledi.

KİTABA İLGİSİZLİK

Ahmet Özer dostumuza okur ilgisi yoğundu. Ama yine de yeterli sayılmazdı. Geçen kasım İstanbul Tüyap’ta, şair Mazhar Alphan’ın kitaba ilgisizlik konusunda piposunu tüttürerek söyledikleri hala kulaklarımdaydı:

“Bırakın başkalarının kitaplarını, kendi kitaplarımı bile üste para vererek okutamıyorum çocuklarıma,” demişti.

Acı acı gülmüştük o zaman. Bunu yanımdaki Ahmet Uysal’a aktardığım zaman:

“Acı ama, ne yazık ki gerçek,” dedi.

Arada bir kitaplarımıza ilgi duyan, kitap imzalatan okurlarla kısa söyleşiler yapıyorduk. Zamanın nasıl geçtiğinin ayırdında bile değildik. Sanatsal, kültürel konularda sürdü gitti söyleşilerimiz.

Saat 18.00 dan itibaren toparlanmaya başladık. Sanatçı dostlarımızın çoğu, özellikle Ankara dışından gelmiş olanlar vedalaşarak ayrıldılar. Yılda belki bir kez yaşanabilecek güzel bir günün birlikteliğini sonlandırıyorduk. Sanatçı çevremiz biraz daha genişlemiş, biraz daha çoğalmıştık.

(SÜRECEK)