İSMAİL KARAAHMETOĞLU’NUN

“NASRETTİN HOCASI”

11 Nisan 1996 günü Ankara’da KIYI dergisi sanat yönetmeni şair ve yazar dostum Ahmet Özer aracılığıyla tanıştım İsmail Karaahmetoğlu’yla. Kızılay’da nezih bir mekanda, havuz başında yuvarlak bir masa çevresinde sürdü söyleşimiz, çaylarımızı yudumlarken.

“Şiir Diliyle Nasrettin Hoca Fıkraları” adlı üç dizilik kitaplarımı imzaladım kendilerine. O benden daha çok Nasrettin Hoca sevdalısıymış. 71 yaşında olmasına karşın en çok elli yaşlarında gösteren, yüreği kültür ve sanatın güzelliğiyle yoğrulmuş bir güzel insandı.

Yıllardır yönettiği ILGAZ dergisinin 19. sayısını, özel Nasrettin Hoca sayısı olarak yayımladığını, yıllardan beridir de “Akşehir Nasrettin Hoca Şenlikleri”ne katıldığını söylüyordu.

Nasrettin Hoca’nın yaşamı, yaratıları yaratılarının adı, düzgüsü ve derlemesiyle; Türk ve Dünya yazınındaki yeri konularında yazar, sanatçı ve bilim adamlarından soruşturmaların yanıtlarını yayımlamıştı ILGAZ dergisinde. Birlikte olduğumuz süre içinde sözüne söyleşisine doyamamıştık.

Ayrılırken: “Kitaplarımdan size de göndereceğim” demiş, sözünü tutmuştu. Çorum’a dönüşümden bir hafta sonra da, “Yüreğinin en ince dalından sunduğu” iki kitabını imzalı olarak ulaştırmıştı adıma.

Birinci kitap, Nasrettin Hoca ile ilgili, soruşturmaların yanıtlarından; ikinci kitabıysa, şiirlerinden oluşuyordu. Adını, “Güldüşün” koymuştu.

Biz burada Nasrettin Hoca adlı yapıtını tanıtmaya çalışacağız.

Bu kitabın sunu yazısının bir yerinde şöyle diyor Karaahmetoğlu:

“…Nasrettin Hoca, yedi yüz yıldır kitapsız yaşadığı halde adına kitap yazılan, düşünce üretilen, şiir yazılan, özü özgünlüğü bozulmayan, ulusal ve evrensel bir değerimizdir. Yaratılarının dili, çağlar boyu artan güleçliği, Türkçeyi yazısız bir iletişimle dilden dile, dudaktan dudağa aktarışı… Güle güldüre, düşüne düşündüre büyüyüşü…Halkın tellenir ipliği, sarılır yumağı, örülür çorabı, dokunur bezi, sürülür tarlası, gülünür evi, giyilir kürkü, binilir eşeği, mayalanır gölü oluşu.. Türkçe düşünüşümüzden biri olan en yerli, en duyarlı, özgün güldüşün kaynağımızdır...

(…)

İnsanlar gülmeye, gülümsemeye, düşünmeye, düşündürmeye özlem duyduğu içi Nasrettin Hoca’yı bulmuştur. Hoca’nın her güldüşününü duyan ve anlatan kişi, o anda Hoca’nın yerine geçer. Kendini Bolu Beyi’nin karşısında Köroğlu, Timur’un karşısında Nasrettin Hoca, Vahdettin’in karşısında Mustafa Kemal gibi görür. Tüm insanları bu duyarlı özlerle besler….”

Dedikten sonra, Akşehir Nasrettin Hoca Şenlikleri’ne ilk kez 1963 yılının 5-10 Temmuz günlerinde katıldığını, simge Nasrettin Hoca’yla birlikte Akşehir Gölü’nü mayaladıklarını anlatır.

Nasrettin Hoca Şenlikleri’nde beş gün süreyle konuşmalar yapılır, şiirler okunur, güldüşünler anlatılır, bildiriler sunulur. Bu şenliğe Ord. Prof. Sadi Irmak, Prof. Dr.Şinasi Altundağ, Şükrü Kurgan, Abdülbaki Gölpınarlı, Aziz Nesin, Hikmet Dizdaroğlu, Cahit Öztelli, Mehmet Önder gibi bilim insanları, yazarlar ve aydınlar katılır; konuşmalar yapıp, bildiriler sunarlar.

Karaahmetoğlu bu kitabına, Nasrettin Hoca üzerine yaptığı dört ayrı soruşturmanın yanıtlarını almış.

İlk Nasrettin Hoca soruşturmasına Prof. Dr. Melahat Özlü’den, Behçet Kemal Çağlar’a; Şener Battal’dan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na kadar 12 bilim adamı, aydın ve yazar yanıt verir.

1972 yılında gerçekleştirdiği 2. Nasrettin Hoca soruşturmasında ise, Hoca’nın betiksiz kalışının gizleri, Nasrettin Hoca Fıkraları’nı diğer fıkralardan ayıran özellikler, Timur’la ilişkisi, okul kitaplarına yerleşme gereği, yayımlanmış fıkralarının dışında, duyulan ya da görülen fıkralarının olup olmadığı yönünde sorular sorar, yanıtlar alır.

Bu kişilerden bazılarının adlarını vermekle yetiniyoruz.

Prof. Dr. Doğan Aksan, Ceyhun Atuf Kansu, Muzaffer Uyguner, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Ömer Asım Aksoy, Rauf İnan, Cahit Öztelli, ve Talip Apaydın vb…

(SÜRECEK)