HALKIN GAZETESİ OLMAK…

Gazetecilik ince işçilik isteyen zor zenaat.

Çalışanı ayrı, gazete sahibi ayrı…

Okuyucusu ayrı, yöneticisi ayrı.

İyi bir gazete, inanılır bir gazete ve üstelik çok satan bir gazete için patron-yönetici-işçi aynı potada mümkün olduğunca iyi kaynatılabilmeli.

Haberin merkezindeki muhabir, iyi eğitilir, hoş tutulur ve merkezle güzel diyaloglar içine girerse ilk aşama başarılı demektir.

Tabii yönetici (Yazı İşleri kadrosu) ile patronajın tutarlı, birbirlerine inanan, güvenen ve bağımsız gazetecilik konusunda uyumlu çalışması da çok önemli.

Hürriyet üst kademesi editoryal bağımsızlık konusunda fazla sıkıntı yaşamış sayılmaz.

Yani patron rahmetli Erol Simavi, habere elini sokmaktan geri durmuştur genelde.

Gazetenin halkın içine girmesi, halkla kaynaşması için elinden geleni yapmıştır denebilir.

Halkın ne istediğini, gazete dışında da halkla köprüler kurulabileceğini keşfetmiş patronlardan biridir.

Sanat dünyasının-şarkıcı, artist, tiyatrocu hatta kantocu- halkla buluşması, müzik kervanlarının Anadolu’nun her ilinde konserler vermesi, Çocuk Tiyatrolarının şehir şehir gösteriler yapması gibi etkinlikler halka gidişin, halkla kaynaşmanın örnekleri arasında sayılabilir.

Keza ucuz arabanın taksitle halka ulaşması…

Hürriyet başlı başına ve tek başına en inandırıcı ve en güvenilir gazete olarak ün yapmış ve milyon trajı aşmış ise bunun bir çok nedeni vardır, en önemlisi ise “halka inmesi”dir.

Bu ne demek?

Halk diliyle, halkın anlayacağı dilde, halkın ihtiyaçları ve arzularına paralel haber ve eylemlerle “halkla bütünleşmek”…

Bunun tek adı “Halk ve halkın gazetesi” olmak.

Monşerlerin değil…

Devam edecek…