Ramazanda iftar davetindeydik.
Lokantamız lüks, temiz güzel bir yer.
Yeteri kadar deneyim kazandığı her halinden belli garson siparişlerimizi alıyor.
Ben, “Yemek işi kolay, burada çeşit ne olursa olsun yenir! Ama benim için çay bir tarafa dünya bir tarafa” dedim.
“Çay kolay” dedi. Siparişleri aldı gitti.
Ben endişe içinde iftar zamanını bekliyor, çayı da düşünmeden edemiyorum; ben isteyeceğim anlar “geldi, gitti!” diyecekler. Tatsız bir zaman yaşayacağım düşüncesindeyim.
Zaman doldu, çorba geldi, çorbamı içiyorum. Sağ tarafıma bir el uzandı, masanın üstüne bir bardak çay kondu. Teşekkür için başımı kaldırmaya kalmadan, sol tarafımda olan pencerenin pervazına bir termos yerleştirildi;
“Baba çay işin tamam, istediğin şekilde istediğin kadar iç!...
İçimin ne kadar rahatladığını, ferahladığımı anlatamam.
* *
Hoşuma giden bir olayı anlatıyor ve “bazı insanlar işlerini şiir gibi yapıyor” diyordum ki; yanımızda bulunan zamane gençlerden biri, “o işin kolayına kaçmış” dedi.
Yorumunu bu şekilde ortaya koyan gence beş sene kadar önce , “Bana beğendiğin bir işi, bir hareketi veya bir adamı anlatırsan sevineceğim!” demiştim ama o günden bu güne beğendiği bir anlatısı olmamıştı. Garsonun benim beğendiğim hareketini de “o işin kolay kolayına kaçmış!” diye yorumladı.
Aslında bakıldığında, dinlendiğinde, gözlemlendiğinde; kimse kimseyi beğenmiyor.
Toplumda karşılıklı sevgi oluşmuyor.
Apartmanlarda komşuluk artı ortaklık söz konusu. Binada ortak işletmecilik yapıyorsunuz. Binada ortak işletmecilik yapıyorsunuz. Bir çeşit ortaksınız yani. Bir ortaklık yakınlık getireceği yerde, sorunlar getiriyor. Bir bakıyorsunuz bir kaşık suda fırtınalar kopmuş, kavgaya dönüşmüş.
Toplum eğitimle, televizyonla, yazılı basınla, bilgisayarla çok donanımlı olduğu halde; gergin, birbirine sevgisiz hale geldi.
43 yıl önce, zamanın başbakanı Nihat Erim’in, “Kızgın insanlar haline geldik” deyişini anımsıyor ve üzülüyorum, o günden bugüne düzelme veya daha da bozulma olup olmadığı konusunda kararsızım.
Ancaaak…
İslam alemi çok kötü günler yaşıyor.
İnsan ilişkileri yönünden belki de en olumsuz ramazan bayramı yaşadık.
Camilerin bombalanıp yıkıldığı, çocukların, kadınların, günahsız insanların öldüğü dünya; bu günlerin medeniyetine hiç yakışmıyor.
Ramazan boyunca dinlediğimiz hoca efendiler, çok güzel örnekler verdiler. Çok güzel önerilerde bulundular ama yaşananlar ne İslam’ın özüyle bağdaşıyor ne de anlatılanlarla…
Son günlerde İsrail-Gazze olayı gündemi bütün ağırlığı ile işgal etmiş durumda ama İsrail-Gazze olayı hiç olmasa bile bölgemizde durumun hali Işid (Irak Şam İslam Devleti) olayı tek başına facia. Suriye-Esat olayı ayrı bir facia. Tek Irak üç Irak olma yolunda, o bir facia. Mısır facia. Bu olumsuzlukların ülkemize yansıması ayrı dert. (Artık ona da facia deyip moral bozmayalım.)
* *
Bu yazının başına oturduğumda buralara gelmek gibi bir düşüncem yoktu. 40 sene önce İtalya’da tanıdığım İtalyan garsonun, beni hayran bırakan zekasını, iş bilirliğini anlatacaktım. Ama zamanın şartlarından kendini kurtaramayan kalemim, beni aldı buralara getirdi. Demek ki ortam çok bozuk.
Allah sonumuzu hayırlara bağlasın. Kan dökmeyi çözüm sanan insanları ıslah etsin.
En güzel günler sizlerin olsun.
ÇORUM HABER’İN NOTU:
Sayın İlhan Çenesiz’in her hafta Cuma günü yayınladığımız yazısı, elde olmayan bir aksaklık nedeniyle bugüne kalmıştır.
Özür dileriz.