Bu ülkede gazeteci olarak 61 yıldır siyaseti izlerim…

İki büyük darbe, iki-üç küçük müdahale ve bir kaç adet “darbeye teşebbüs” gördüm.

Yaşadığımız zor dönemlerden sonra, demokrasi her zaman çıkış noktamız oldu.

Meseleye ülkemin geleceği açısından yaklaşmak, duygularımı aktarmak istiyorum.

An itibariyle duygularım şöyle:

Demokrasiyi dibine kadar savunanların yanında oldum, yanındayım...

Hukukun üstünlüğüne inananların arkasındayım.

Siyasette "Tek Adam Rejimi" ne hayır diyen herkesin izindeyim.

Laikliği yüksekte tutan ve peşinden giden ve inanan kim varsa savunucuyum.

Özgürlüğü insanca yaşamanın ön koşulu addederim.

Adalet baş tacımdır.

Yargı bağımsızlığına toz kondurmayanların yanı başındayım.

Bağımsız özgür medyayı demokrasinin “4. Gücü” sayarım.

Eleştirel düşüncenin önünde eğilirim.

Tek adam rejimine şiddetle karşıyım ve direnme hakkını sonuna kadar savunan taraftayım.

Farklı hayat tarzları yanında, kadın-erkek eşitliğine karşı çıkanları “yok” addederim.

Terör ve şiddeti değil savunanları, “meyilli” olanları dahi “hasta” telakki ederim.

Siyaseti “Saray Sultası”na destek amacıyla kullanan parti liderlerine külliyen karşıyım.

Tek tipçi düşünme tarzına “Biat eden” siyasi parti lideri kim olursa olsun onunla mücadeleyi zevk sayarım.

Hele hele “ırk’cılık kokan” her türlü görüş ve düşünceye karşı her dem “dimdik” dururum.

“Faşizm” lügatımda yer almamıştır ve alamaz.

Demokrasi dışı rejimleri övmeye, peşinden gitmeye ve savunmaya çalışan satılık- fırdöndü yazar müsvedderine karşı, “kalem” kıranlar arasında yer almayı her zaman prensip edindim.

Nokta…