Reklamın kötüsü olmaz.
Sayısız olan, birbirine benzeyenlerden farklı olmak; onu diğerlerinden ayrı kılar. İyilerin içinde kötü olan, kötülerin içinde iyi olan öncelikle göze çarpar. Saatte yüz kilometreden yüksek hızla giden bir aracın içinde çıplak tepelerdeki bir ağaç yolcunun gözüne çarpar. Ormanlık alanlarda kuruyan bir ağaç öncelikli olarak görünür.
Sokaklarda dolaşırken değişik tipler göze çarpar. Hiç unutmuyorum, kuyumcular arastasında birkaç kez gördüğüm vatandaşı! Bir erkek deri pantolon giymiş. Görenler bir kez daha dönüp bakıyor, sonra gülümsüyor.
İskoçya’da erkekler etek giyiyormuş. Ülkemizde etek giyen erkekler farklı anlaşılır. Şunu adım gibi biliyorum, eğer ülkemizde erkekler sokağa etek giyip çıkmaya başlarsa gerisini siz düşünün. Süper mini giyen ‘kazmaların’ sayısını tahmin bile edemiyorum.
Diğer taraftan yakın çevresini bir tarafa bırakıp, bir anda ülke gündemine oturmak isteyenler var. Kırk tane akıllı bir araya gelip kırk yıl düşünseler akıl edemeyeceklerini düşünenler var. Adamlar öyle şeyler yapıyor ki bütün televizyonlarda, gazetelerde, internette, sosyal paylaşım sitelerinde ilk sıraya gelip yerleşiyor.
Birkaç gün o kişinin yaptıkları haber değerini koruyor; yorumlar yapılıyor. Sonra unutuluyor. Bizim farkında olmadığımız bir ayrıntı var. Gündemi belirleyen vatandaş alacağını alıyor. Bizlerin ömür boyu bir arada göremeyeceğimiz paranın sahibi oluyor.
Milletvekili seçimlerinin yaklaştığı bu günlerde dürüstçe bir yarışın içine girenleri geride bırakmak için neler yapılacak hep birlikte göreceğiz. Bizlerin saçmalık olarak gördüğü davranışları sergileyenleri tartışmaya devam edersek onlar kazanacak.
Kaybeden yine bizler olacağız.