Geride bıraktığımız hafta sonu Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ebediyete intikalinin 80'inci yıl dönümünde bir kez daha rahmet, minnet ve saygıyla andık. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Büyük Gazi'nin farklı yönlerine değişik tarihlerde kaleme aldığım yazılarımla değinmiştim. Bu hafta Atatürk'ü yine farklı bir yönü ile köşeme taşımak istedim. Bu yazıyı kaleme almama Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Sayın Hande Fırat'ın, Büyük Gazi'nin ebediyete intikalinin 80'inci yıldönümünde köşesine taşıdığı "Ben senden sonra eksiğim..." yazısının ikinci bölümünde "Haydi Kadınlar Siyasete" başlıklı yazısı neden oldu diyebilirim.

Sayın Hande Fırat, İpek Çalışlar'ın, "Mustafa Kemal Atatürk, Mücadelesi ve Özel Hayatı" isimli kitabından esinlenerek, büyük önderin benim de ilk kez karşılaştığım bir konuşmasından alıntı yaparak kaleme aldığı yazısında çok önemli bir konuya değiniyor. Sayın Fırat'ın yazısı aynen şu şekilde:

"HAYDİ KADINLAR SİYASETE!

Tarih: Şubat 1923

Yer: İzmir

Atatürk, gümrük binasında kürsüde konuşmaktadır.

“Bir toplum cinsinden yalnız birinin asrı icaplarını yerine getirmekle yetinirse o toplumun yarıdan fazlası zaaf içinde kalır...

Benim bugün buradan yaptığımı çok arzu ederdim ki hanım arkadaşlarımızdan birisi yapsın. Hanımlarımız bunu yapar. Hiçbir şeri mani ve tabii mani yoktur ve olmamalıdır.”

İpek Çalışlar’ın ‘Mustafa Kemal Atatürk, Mücadelesi ve Özel Hayatı’ isimli kitabında altını çizdiğim bölümlerden biri.

Henüz Cumhuriyet bile ilan edilmemişken, İstanbul’da hâlâ harem düzeni sürerken, kadının giyimi, toplum hayatındaki yeri, ona bakış açışı belli iken...

Atatürk bir kadının lider olabileceğinden, bir kadının meclis başkanı olabileceğinden bahsetmiş ve “Bunun önünde hiçbir engel yoktur” demiştir.

Bir vatandaş olarak, bir kız çocuğu annesi olarak, bir kadın olarak sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum ve bugün de ceketimin önünü manevi huzurunda saygıyla ilikliyorum.

2018 yılında Türkiye yerel seçimlere giderken, tüm siyasi partilere de çağrıda bulunuyorum:

“Belediyelerinize kadın eli değsin.”

Umarım yerel seçimlerde tüm siyasi partiler, hepimizi ayakta alkışlattıracak kadar kadın aday gösterirler." diyor. Büyük Gazi'nin İzmir'de söylemiş olduğu bu sözleri, Kurtuluş Savaşı'nı omuz omuza verdiği Türk kadınına ne kadar büyük bir güven duyduğunun ifadesi olarak nitelendiriyorum.

Büyük Gazi yine bir konuşmasında, "Dürüst olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır. O da büyük Türk kadınını mesaimizde müşterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek ve en büyük desteğimiz yapmak yoludur" diyor. Ülke nüfusumuzun yarısından fazlası kadınlardan oluşuyor. Nüfusun bu yarısı, en az diğer yarısı gibi ekonomik hayata katkıda bulunmadıkça Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle olan kalkınma yarışında tam başarıyı yakalaması düşünülemez. Bu nedenle kalkınma ve gelişme yarışında kadınları mesaimize müşterek kılmamız gerekiyor.

Yeri gelmişken bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Bugün MEB bünyesinde çalışan öğretmenlerimizin yüzde 60'ı kadınlardan, yüzde 40'ı ise erkeklerden oluşuyor. Toplumumuzda yüksek öğrenim gören ve günün gereklerine göre iyi eğitim alan kadınların iş gücüne katılımları artıyor. Ancak, lise altı eğitim alan çalışabilir yaştaki kadınlar ise toplumun kendisine biçtiği rolün dışına çıkamıyor.

Her zaman genç bir nüfusa sahip olduğumuz için övünür dururuz. Çalışabilir nüfus anlamında bir sorunumuz yok. Hatta, 2025’e kadar bu nüfusun devamlı artacağı söyleniyor. Ancak, bunu fırsata çevirmekte her ne hikmetse başarılı değiliz.

Ne yazık ki, çalışabilir yaştaki insanlarımız, özellikle de gençlerimiz ve kadınlarımız, iş bulmakta önemli zorluklarla ve sorunlarla karşı karşıya. Diğer taraftan ise sanayicilerimiz, gerekli nitelikte eleman bulamıyorlar. Yani bir tarafta işsizlik yaşanıyor, diğer tarafta mesleksizlik yüzünden çalıştıracak eleman bulunamıyor.

Aynı problem üzülerek söylüyorum, iş dünyamızda da mevcut. Türkiye genelinde işverenlerin yalnızca yüzde 8’inin ve her 100 girişimciden sadece 9’unun kadın olduğu yapılan araştırmalarda ortaya konuyor.

Demek ki, başta mesleki eğitim olmak üzere, eğitim sistemimizi girişimci bir ruh ile kalitesini ve yaygınlığını yeniden ele almamız gerekiyor. Ekonomik büyümeyi hızlı ve sürdürebilir kılmak için, kadınlarımızı ve gençlerimizi, piyasanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde eğitmek durumundayız. Yoksa bu iş gücümüzün yarısını heba etmiş oluruz.

1980’lerin başında İrlanda yakaladığı nüfus potansiyelini çok büyük bir eğitim reformuyla destekleyerek bunu başarmış. Biz neden başarmayalım?

* * *

Önümüzde yaklaşan bir yerel seçim var. Gelişmiş bir toplum olmak için, kadınlarımızı sosyal hayata, üretim süreçlerine sokmak zorundayız.

şme ve kalkınma yolunda bir taraftan güzel geleneklerimizi muhafaza ederken, yanlış anlayışlarımızı da değiştirmek durumundayız. Hani bir söz vardır, benim de çok yanlış bulduğum, "Elinin hamuruyla erkek işine karışma". Ben bu dönem elinde hamur olanların siyasete girmesini temenni ediyorum ve girmeleri noktasında çağrıda bulunuyorum. Çünkü, kadın eli değdiği takdirde büyümenin ve getireceği bereketin tüm toplum tarafından hissedileceğini düşünüyorum.

Buradan seçimlere girecek tüm siyasi partilere de sesleniyorum. Güçlü kadının güçlü toplum, güçlü ekonomi ve güçlü demokrasiye giden yolun anahtarı olduğunu unutmayın.

BU DÖNEM BELEDİYELERE KADIN ELİ DEĞSİN.

En güzel günler sizlerin olsun.