Dün "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" idi.

Ama ülkede bayram havası silinir olmuş... Yani geçmişteki ortak heyecan, kuruluş döneminin milli heyecanı kaybolur olmuş...

İşte böyle bir günde Türkiye'nin gündemine "erken seçim" giriverdi.

-17 Nisan 2018 Salı günü Devlet Bahçeli "26 Ağustos'ta erken seçim" olsun dedi.

-18 Nisan 2018 Çarşamba günü Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ikili görüştü.

Ve yarım saatlik görüşme sonunda Erdoğan "24 Haziran'da seçim" dedi.

Ve de Türkiye'nin kaderini etkileyecek, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek, sonuçları ne olursa olsun çok tartışılacak, devletin bekası gibi gerekçelerle, sivil bir sıkıyönetim olan OHAL döneminde "sıkıştırılmış bir seçim" ya da "baskın bir seçim" ilan ediliverdi.

Peki, neden?

Evet, neden 3 Kasım 2019 günü yapılacak "Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimi" 16 ay önceye çekildi?

Ve her seferinde seçimler zamanında yapılacak denilirken, daha bir ay önce yani 20 Mart Salı grup konuşmasında, Erdoğan tarafından seçimler 2019'un Mart ve Kasım'ında yapılacak denilirken bu erken seçim neden?

***

Acaba bu "erken seçim" kararının arkasında:

-2019 yerel seçimleri için bir yenilgi beklentisi olabilir mi? Olabilir.

-Ve bu beklentinin, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini olumsuz etkileyeceği olabilir mi? Olabilir.

-Ekonomideki kötü gidişin, dövizdeki yükselişin, petrol fiyatlarındaki artışın olumsuz etkisi olabilir mi? Olabilir.

-Sıcak paranın ülkeden kaçabileceği gibi bir tehlike görülmüş ya da böyle bir tehlike sezilmiş olabilir mi? Olabilir.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 21 Nisan günü, dışarıya para kaçırmak isteyenlere yönelik sert uyarısı bir işaret olsa gerek.

Daha da önemlisi:

-ABD ve genelde Batı ile yolların ayrılır noktaya geldiği bugünlerde, özellikle bu güçlerin içerdeki uzantıları tarafından bir kuşatılma tehlikesi sezilmiş olabilir mi? Olabilir.

-Ve Ortadoğu'daki ve de Suriye'deki son gelişmelerin olumsuz etkisi olabilir mi? Olabilir.

Diğer bir açıdan ise:

-AFRİN harekâtı ile yaratılan milli heyecanın olumlu bir siyasal beklentisi olabilir mi? Olabilir.

-Ya da devletin kılcal damarlarına kadar sızmış, devletin sinir uçlarına kadar yerleşmiş bir cemaatin, yani FETO'nün "siyasete sızmadı mı?" sorusu dolaşımda cevapsız dururken, bu örgütün siyasi uzantılarını temizlemek olabilir mi? Olabilir.

Elbette bunların dışında bilemediğimiz başka nedenler de olabilir.

Kaldı ki, Sayın Kılıçdaroğlu da sık sık "erken seçim" istemişti. Hatta "hodri meydan" diyerek AKP iktidarını erken seçime davet etmişti.

***

Sonuçta seçim günü ilan edilmiş, adayların belirlenme sürecine girilmiştir.

AKP'nin Cumhurbaşkanı adayı bellidir; Cumhurbaşkanı Erdoğan...

Galiba sorun muhalefetin aday sorunudur. Muhalefetin kitlesel gücü de CHP'dir. Yani aday sorunu, esas olarak mecliste sosyal demokrat siyaseti temsil eden CHP'nindir.

Peki, bu aday nasıl olmalıdır?

Öncelikle belirtelim ki, yeni bir "Ekmeleddin faciası" yaşanmamalıdır.

Çünkü bugün toplumda, İslamcı bir iktidara karşı giderek her gün biraz daha yükselen "demokratik bir potansiyel" vardır.

Yani biriken ve de büyüyen bu "demokratik potansiyel" Ekmeleddin faciasında olduğu gibi çarçur edilmemelidir.

Ve de yalnız Erdoğan karşıtlığına kilitlenmiş bir siyasi duruşla, Batı işbirlikçisi liberal siyasetlerden ve İslamcı siyasetlerden beslenenlerle bu ülkenin kurucu değerleri, kurucu değerler karşıtlığına heba edilmemelidir.

Bilinmelidir ki iktidarın sıkışık durumundan, muhalefetin hazırlıksız oluşundan faydalanan küresel güçlerle irtibatlı "derin bir irade", Batı'ya hizmet eden yeni bir kimlik yaratabilir!

İşte hu nedenlerle CHP kendi ilkelerine, kurucu değerlere, kendi siyasal kimliğine uyan bir adayla, alternatif bir siyasi duruş almalıdır.

Aksi durumda, temsil ettiği siyaset ve temsil ettiği kurucu değerler eriyip gider olacaktır.

***

Son söz olarak diyebiliriz ki, Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tur, özellikle muhalefet için güçlü bir şans yaratacaktır.

Ve de Cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifak, ancak ikinci turda olacaktır ve de olmalıdır.

İkinci tura kalınabilmesi için ise seçime katılım yüksek olmalıdır. Elbette bunun için vatandaş da vatandaşlık sorumluluğunu duymalı, vatandaşlık görevini yerine getirmelidir.