Gülerken ağlatır erkek milleti…
Dizi sevdalıları, geçtiğimiz günlerde televizyonun başına kilitlendi. Bütün aile, yetmez bütün mahalle; bu kadarı da yetmez bütün ülke diğer adı aptal kutusu olan televizyonların başına kilitlendi. Adına layık muhteşem bir ilgiyle nefesler kesilerek izlendi. İzleyiciler kaç bardak çay içti, ne kadar ev yapımı pasta yedi, ne kadar çekirdek yedi; kendileri dahil kimse fark etmedi.
Tarihte yaşanan olay gerçekten çok acıklı. Kim suçludur, kim suçsuzdur halen tartışılıyor. Öldürülen şehzade padişah olsaydı ne değişirdi? Öldürülmeseydi kaç yaşında padişah olurdu? Sadece üç beş dostun bir araya gelip zaman öldürmek için yaptığı dedikodudan ileri gitmeyen tartışmalardır.
Herkesin bildiği gibi kadınlar dedikodu yapar; erkekler sohbet eder. Erkeklerin dedikodu yaptığını söylemek abesle iştigaldir. (Ben demedim; bu milletin babası demiştir.)
Yanlış okumadıysam, televizyonda diziyi izleyen bir vatandaş, ertesi gün resmi kurumlara şikayette bulunuyor. Sabaha kadar nasıl sabretti; gece uyku uyudu mu haberde yazılmamış. Anladığım kadarıyla dizi daha erken saatlerde yayınlanmış olsaydı sabahı beklemezdi.
Neyse gelgelelim şikayetin konusuna: Gerekçeleri yazıldıktan sonra şehzade Mustafa’ya itibarının geri verilmesi (hukuk dilinde iade-i itibar) Kanuni Sultan Süleyman’ın padişah yetkilerinin elinden alınması gibi arz edilen istekler varmış.
Böyle bir istekte bulunan bir kişi ecdadımza hakaret etmiyor mu? Şanlı tarihimizi kanlı tarih olarak görmüyor mu? Ne diyelim, isteyenin bir yüzü kara; vermeyen ARAP olsun!
Bilenler bilmeyenlere anlatsın: Çorum merkeze bağlı Deliler köyü vardır. Öğrencimin anlattığı kadarıyla köyün en büyük derdi Güneş’miş. Sabah erkenden eşeksırtında Çorum’a gelirken Güneş ufuktan doğarmış. İşlerini bitirip öğleden sonra köylerine dönerken güneş batmaya başladığından Güneş’in ışıkları yine onları rahatsız edermiş.
Köyün akıllıları bir araya gelir. Sorunun çözümünü tartışırlar. En sonunda bu dertten (Güneş’ten) kurtulmak için mahkemeye başvurmaya karar vermişler.
Adın çıkacağına canın çıksın derler. Köyün adı Deliler köyüne çıkmış.
Gazete haberlerini okuduğumda en akıllı insanların deliler köyünde yaşadığını düşünüyorum.
Ava giden avlanırmış. Bir avcı ava gittiğinde küçük abdestini, diğer adıyla çişini yapmak ister. Av tüfeğinin namlusu çenesine dönüktür. Tam o sırada sahibine sevgisini göstermeye çalışan köpek patisiyle tetiğe dokunur. Adı geçen köpek sahibini öldürmekten mahkemeye verilmiş midir o kadarını vallah bilmiyorum.
Karadenizli bir Laz uşağı bir tane buzağı alır. Bilmem kaçıncı katta yer alan dairesinin bir odasında hayvanı besler. Bir süre sonra inek sahibi olur. Hayvan ineklik yapıp odaya sığmaz olur. Pencereden çıkarmaya çalışırlar olmaz; kapıdan çıkarmak ister hiç olmaz.
Erol Taş Oynadığı bir filmde zalim bir Rus subayını canlandırır. Film sinemalarda oynamaya başladığı günlerde oğlu meydan dayağı yer. Dayak atanlar, karakter oyuncusunu uyarırlar: “ Bir daha oynayacağı filmlerde Rus subayı olursa gerisini o düşünsün!”
Gördüklerimiz, duyduklarımız karşısında benim yazdıklarım sıradan gelir.
Gerisini siz deyin gari…