Tek parti yönetimini savunanlar ve başta sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere ona biat etmiş AKP Milletvekilleri ve MHP üst yönetim kadrosu, bugünlerde önlerine çıkan faturanın böylesine ağır olacağını tahmin edemedi.

Hele hele, ekonomi ve dış politikada karanlık bir tünele gireceğimizi kimse tahmin edemedi …

Gerçi başlarda herkes bir tahmin yaptı, muhalif partiler oklarını hedefe çevirseler de başarılı olamadılar.

Sivil toplum kuruluşları etkilerini gösteremediler, ya da çoğunluğu iktidar yanında yer aldı.

Medya zaten tek parti yönetimini engelleyecek güçte değildi.

Türkiye’de ne oldu da, bir günde geminin rotası değişti?

Ne faiz, ne enflasyon, ne doların durdurulamayan yükselişi ve ne de damat beyin görüşmemiş bir tarzda istifa etmesi.

Aslında son iki gün içinde sayın Erdoğan’ın beklenmedik bir (U) dönüşüne bakmak gerek.

Yani sözlerine göz atmak gerekir.

21 Kasım’da yaptığı konuşmaya göz atalım.

“Hiçbir ülke ve kurumla aramızda siyasetle, diplomasiyle, diyalogla çözülemeyecek bir sorun olmadığını düşünüyoruz. Bu kanalları açık tutmayı sürdüreceğiz. Bize bir adım gelene, birkaç adım gitmekten asla vazgeçmedik.

AK Parti olarak 18 yıldır nasıl bu kararlılıkla çalışmışsak aynı kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz."

Yetmez;

İşte daha önemli bir diğer cümlesi:

"Kendimizi başka yerde değil Avrupa'da görüyor ve orada bir gelecek inşa etmek istiyoruz. Amerika ile uzun ve yakın müttefiklik ilişkilerimizi, bölgesel ve küresel tüm meselelerin çözümünde kullanma niyetindeyiz"

Şimdi “Eğri oturup doğru konuşma zamanı değil mi?” sorusunu sorma zamanı.

Soralım o zaman:

İç ve dış politikada böylesine ani, böylesine önemli ve böylesine kavrayıcı bir görüş ortaya koymak ne demek?

Dahası var…

Bundan önceki konuşmalarında adalet ve ekonomik reformlardan bahsetmesini de bu son gelişmelere ve değişimlere katalım, Sayın Erdoğan kime ve kimlere mesaj veriyor?

Başta Amerika…

Sonra Avrupa, yani Avrupa Birliği…

En önemlisi AHİM…

Tabii ki Nato…

Erdoğan anladı ki, ekonomi ve hukuk sisteminde yeterli değişiklikleri yapmazsa iktidarı için “Yolun sonu” görünüyor.

Ekonomi için acil reformlar hayata geçirilmezse ne yabancı sermaye akışı ve ne de yatırımı olur.

Hukuk alanında Avrupa ve Amerika’nın “gıcık” olduğu yanlış hukuk uygulamaları ortadan kaldırılmazsa, Türkiye’nin kıskaca alınacağı apaçık belli.

Dış politikadaki yanlışlıkların, 10 Aralık’ta Avrupa Birliği Konseyinde, 20 Ocak 2021 de ABD’nin yeni başkanı Biden tarafından dile getirileceği bilindiği ve beklendiği için Sayın Erdoğan’ın neler yapacağının ve neler vaad edeceğinin anlaşılması gerekiyordu.

Sayın Erdoğan da bunları tek tek saymaya başladı.

Cumhurbaşkanımız, bugüne kadarki iç ve dış politika uygulamalarından vaz mı geçiyor?

Evet vazgeçiyor, geçmek zorunda…

“Gibi” yapıyorsa bilemeyiz.

Yoksa yolun sonu göründü gibi…

(U) dönüşü bu nedenlerle elzem oldu.

Belki de çok hayırlı oldu veya olacak.

Tabii, Türkiye için…