ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ


 ENTELEKTÜEL GÜÇ KAYBI !


 TBMM İdare Amiri, Çorum Milletvekili Salim Uslu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a en kolay ulaşabilen parlamenter halkasının içinde yer alıyor.

Başbakan Erdoğan’ın, geçen iki dönem Çorum’u parlamentoda temsil eden Agah Kafkas’la ilgili güvenini ve inancını koruduğu ise, kendisini Sağlık Bakan Yardımcılığı’na atamasından belli.

İktidar partisine mensup diğer parlamenterler; Cahit Bağcı ve Murat Yıldırım’ın da “itibarlı” konumda oldukları biliniyor, gözlemleniyor.

Öyle olunca, Çorum’un Ankara’da daha güçlü olmasını beklememiz doğal değil mi?

Yoksa Çorum, Ankara’daki temsilcileri ile “sorunları çözmeye”,  “Çorum’a yatırım ve hizmet getirmeye” odaklı biçimde organize olmayı, Çorum’un gücünü onların arkasında toplamayı mı beceremiyor?

Ankara’da en büyük nüfusu oluşturan Çorumlular, “karar alıcılar” üzerinde neden yeterince etkili değiller?

Neden hep, “eline vurulup ekmeği alınan” oluyorlar?

Sebep, “Çorumlu’nun derneği olmaz” sözünde ifadesini bulan, birlik-beraberlik ruhundan yoksunluk olmasın sakın?

Derneklerde, vakıflarda ayrışarak güç kaybına uğradığımız için, vurduğumuz yerden ses getirme şansını kaybediyor olmayalım?...

Baksanıza, meslek kuruluşlarının kuruluş yıldönümlerinde, özel gün ve bayramlarında, ayrı ayrı kutlama programları düzenleniyor; “içkili” ve “içkisiz” şeklinde…

Hep bir arada olunsa da, içen içse, içmeyen içmese olmaz mı?

Yan masada içenin günahı, içmeyene mi yazılacak sanki?..

Meşrebimiz, “Çorum” ortak paydamızın, barış ve kardeşlik duygularımızın, güzel bir geleceği paylaşma hedefimizin önüne geçiyorsa, iyi şeyleri boşuna hayal ediyoruz demektir.

Bırakın o zaman, hızlı tren de olmasın, havaalanı da…

Sanayi şehri de, kültür-sanat şehri de…

Zaten olmaz da.


LÂFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ !


İnternet derya-deniz malûm…

Yok yok…

Biz de, lâfı bitirip de icraata bir türlü geçemeyenler ve kendinden fedakârlık etmeden sonuç almayı bekleyenler için, “Lâfla peynir gemisi yürümez” özdeyişinin öyküsünü internetten aktaralım:

Rivayete göre bir zamanlar İstanbul'da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı varmış. Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya'dan getirttiği peynirleri İstanbul'da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir'e gönderirmiş. İzmir'de peynir fiyatları yükseldikçe elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek, kaptanları yalanlarıyla oyalar durur, "Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin parayı fazla fazla veririm," diye vaatlerde bulunurmuş. Birkaç kez aldanan tüccar gemi kaptanlarından birisi, yine İzmir'e doğru yola çıkmak üzere iken diklenmiş:

-Efendi, tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masrafım var. Navlunu peşin ödemezsen Sarayburnu'nu bile dönmem.

Aksi Yusuf her zamanki gibi,

-Hele peynirler salimen varsın... demeye başlar başlamaz gemici:

-Efendi, lâfla peynir gemisi yürümez. Buna kömür lazım, yağ lazım.

Aksi Yusuf parayı ödemiş. O gün akşama kadar şu bir tek cümleyi sayıklayıp durmuş:

-Lâfla peynir gemisi yürümez ha!

 ANLAMAYANA DAVUL-ZURNA AZ