Bir önceki yazımda, 50 yıllık bir eğitimci olarak, eğitimde gördüğüm bazı temel aksaklıkların bir bölümünü açıklamaya çalışmıştım. Bu yazıda da aynı konuyu irdelemeyi sürdüreceğim.

4.KIYAFET SERBESTLİĞİ

Serbestlik tanınması genelde olumlu bir adım; ancak hem öğrenci, hem de öğretmen bazında yanlış uygulamalar görülüyor. Bazı öğrenciler sadece gözleri görülebilen kıyafetlerle okula gelirken, diğer bir kısmı ise bu serbestliği bilinçsizce açık saçık giyinerek kullanma yolunu seçmiş. Okul yöneticileri ise, hem ailelerden hem de üst yöneticilerden alabileceği tepkiden çekinerek uyarıcı görevini yapamayıp, aşırılıklara göz yummak zorunda kalıyor.

Öğretmenlerde de durum pek farklı değil. Top sakallı, şalvarlı ya da aşırı açık-saçık giyimli öğretmenler öğrenci karşısına çıkarken; eşofmanla derse gelen Fen öğretmeni ile terlikle gelen matematikçi hiçbir uyarı almadan derslerini sürdürmekte. Serbestlikten kasıt bu olmasa gerek. Ayrıca da giyim tarzı benimsenirken, mesleğin taşıdığı sorumluluklar ve örneklik teşkil etme özelliği göz ardı edilmemeli diye düşünüyorum.

5.MÜFREDAT SORUNU

Ders müfredatlarının içi boşaltıldı. Özellikle M.E. Bakanlığı’nca dağıtılan kitaplar tamamen hikâye anlatıyor. Bu kaynaklarla LGS’ye hazırlanan bir öğrencinin, sınavda başarılı olması mucize olur. Bu nedenle de öğretmenler, ikinci bir yayın aldırıp dersleri buradan işlemek zorunda kalmakta. Bu da hem yasal değil, hem de veliye ek maliyet getiriyor.

Öğretmen için önemli olan, sene sonuna kadar bitirmek zorunda olduğu müfredat yani sınıfta işlenmesi gereken konular bütünüdür. Çünkü olası bir denetleme bu alanda yapılacak. Bu nedenle de, öğrenmenin gerçekleşip gerçekleşmediği ikinci plana itilip tüm çaba müfredatı yetiştirmeye dönük oluyor. Bu arada da öğretilenin uygulanabilirliğinin kontrolü yapılamamakta. Kısa bir örnekle açıklarsak; otomobilin tüm parçaları tanıtılıp görevleri öğretilmekte ancak otomobili kullanma konusu ihmal edilmekte. Böyle olunca da ezberlenen ancak uygulanamayan bilgiler kısa zamanda unutulup gitmekte. Bu nedenle müfredat yeniden düzenlenerek sadeleştirmeye gidilmeli, konular azaltılarak öğretmen müfredatı yetiştirme koşuşturmasından kurtarılmalıdır.

6.EĞİTİME YARDIMCI KURULUŞLAR

Çocuğunun eğitim-öğretim yönünden geri kaldığını gören anne-baba zorunlu olarak özel eğitim kurumlarına yöneliyor. Eski dershaneler, yasaklamanın ardından kılık değiştirip farklı isimlerle yeniden sahnedeki yerini aldı. Çünkü dershanelerin yasaklanması eğitimin kalitesinin daha da düşmesine neden oldu. Ortaya çıkan boşluk, Özel Öğretim Kursu, Kişisel Gelişim Kursu, Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Kursu, vb. resmi isimlerle, yasa dışı olarak da merdiven altı dershaneleriyle doldurulmaya çalışılıyor. Devlet ise, eğitim-öğretim konusunda yetersiz kaldığını kabul edip bu kurumların yasadışı dershanecilik yapmalarına göz yummak zorunda kaldı. Sorunun çözümü ise dershane sistemini yeniden düzenleyip serbest bırakarak, zaten var olanı yasallaştırıp denetim altına almaktır diye düşünüyorum.

7.DERSLERİN İŞLENİŞ ŞEKLİ

“Yaparak ve Yaşayarak Öğrenme” sisteminden vazgeçilerek laboratuvarlara kilit vuruldu ve sınıflarda kuru anlatımla ders yapılmakta. Ezberciliğe dayalı bu sistemde yetişen çocuk, LGS ve ÖSS’de özellikle “yeni nesil” denilen düşünme, akıl yürütme ve yorumlamaya dayalı sorularda takılıp kalmakta. Evde soru hazırlayıp fotokopiyle çoğaltmak isteyen öğretmen, okullardaki bütçe sıkıntısı nedeniyle bunu ya yasadışı olarak öğrenciden para toplayarak, ya da masrafı cebinden karşılayarak yapmak zorunda kalmakta.

8.ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINDA DURUM

İhtiyaç gözetilmeden sorumsuzca açılan Eğitim Fakülteleri nedeniyle atanamayan öğretmen sayısının yüzbinlerce olduğu bir dönem yaşıyoruz. Mezun olan yüzbinlerce öğretmen KPSS engeline takılıp ya kasiyerlik yapmakta ya da Özel Eğitim Kurumlarının kapısına yığılarak buralarda çok düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmakta.

Özel Eğitim kurumlarında karşılaşılan bir başka sorun ise sadece öğretim ve ezberleme amaçlı bir çalışma yapılması. Eğitim bir tarafa bırakılıp çocuğu aşırı yükleme yapılarak ruh sağlığının bozulmasına yol açılmakta. Bu nedenle de özellikle sınav yılı çocuklarında ömür boyu kalıcı sağlık sorunları ortaya çıkmakta.

9.LGS KONTENJANLARINDAKİ EŞİTSİZLİK

Liselere Giriş Sınavı(LGS) sonucunda alınan puanla öğrenci alan okul sayısı ve kontenjanında Çorum diğer illere kıyasla çok gerilerde. 2021 verilerine göre 6300 öğrencinin sınava girdiği ilimizde Fen ve nitelikli Anadolu liselerinin toplam kontenjanı sadece 570. Yani her 11 öğrenciden bir tanesinin kazanma şansı var. Oysa 4600 öğrencinin sınava girip 1020 kontenjanı olan komşumuz Yozgat’ta her 4,5 öğrenciden biri kazanıyor. Eh, böyle olunca da iller bazındaki başarı sıralamasında Yozgat bizi sollayıp geçiyor.

Bunun adına da “fırsat eşitliği” deniyor(!)

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Eğitimdir ki; bir milleti ya hür, müstakil, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder. ATATÜRK

•Eğitim görmüş halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür, idare etmek kolay, köleleştirmek imkânsızdır. LORD BROUGHAM

•Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, bir de cehaletin bedelini hesaplayın. SOKRATES

•Buyrukçuların çıkarları için eğitilen bir insan, köle olmayı isteyecek kadar aptaldır. FRİEDRİCH NİETZSCHE