Türkiye güçlü bir aydınını daha kaybetti. 1931 'de doğdu, 80 yıl yaşadı; yazdıklarından ve düşüncesinden yargılandı, kurşunlara hedef oldu, yarı felç yaşadı ama yine de yazdı. 2011 yılının 29 Kasım'ında öldü. Bu toplumun yetiştirdiği ender aydınlardan biriydi Server Tanilli.

Zaten Türkiye'de aydın olmak da kolay değildi. Çünkü Türkiye aydınının mekânı ya ceza evi ya da mahkeme salonlarıydı. Bugün de böyle.

Sanki ceza evleri, aydınların hem barınak yeri hem de ihtisas yaptığı mekânlardı. Mahkeme salonları ise aydınlarımızın tezlerini sunduğu üniversite amfileriydi. Bugün de böyle.

Boyun eğmedi Server Tanilli. Hiçbir iktidarın sözcülüğünü yapmadı. Hiçbir siyasi partinin kalemşoru olmadı. Yaşamı boyunca dik durdu. Kurşunladılar ama yine de doğru bildiğini söylemekten çekinmedi.

Tanilli bir hukukçuydu. Ama akademik alanda kaldı. Daha çok siyaset ve sosyal bilimciliği ağırlık kazandı. Görev yaptığı fakültelerde "Uygarlık Tarihi" dersleri verdi. 1973'te bu ders notlarını "Uygarlık Tarihi" adıyla kitap haline getirdi.

İşte bu kitap Server Tanilli'nin yaşamını değiştirdi. Kitap 7 Nisan 1973'te basılmıştı. 25 Nisan 1973'te İstanbul Emniyet Müdürlüğüne imzasız bir mektup geldi. Kitabın ideolojik olduğu şikâyet edilmişti.

Oluşturulan inceleme kurulu kitabı suçsuz ve sakıncasız buldu. Ama sonra görevlendirilen tek kişilik incelemede özellikle suç bulduruldu! Ve "Devlet Güvenlik Mahkemesi" 30 Eylül 1975'te dava açtı. Tanilli yargılandı.

Tanilli'nin yargılama sürecinde verdiği savunma, işte aydın budur denecek cinsten, yürekli, inançlı bir savunmaydı.

Savunmasında: "Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz... Bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metod, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma karşı... Ya mahkemelere? Asla." der ve devam eder.

"Sayın Başkan, Sayın Üyeler,

Çağına ve topluma karşı görevini yerine getirmiş bir hocanın huzuru içindeyim şu anda. Yazdıklarım, yazılması gereken şeylerdi. Bugün yazmaya kalksam -en azından-gene aynı şeyleri yazardım. Hiçbiri hakkında en ufak bir pişmanlık duymuyorum. Kalemimden çıkmış her cümlenin -cümle ne demek- her kelimenin ve her hecenin altında, entellektüel şeref ve haysiyetim yatmaktadır. İnsanım, hayatta dönebileceğim şeyler olabilir. Ama entelektüel şeref ve haysiyetimden, -ölüm bahasına da olsa-dönemem.

Ben içinde yaşadığım çağa ve topluma karşı, bir bilim adamı olarak sorumluluğumu yerine getirdim. Şimdi sorumluluk sırası sizde..." der savunmasında.

Dava üç yıl sürdü. Sonuçta, 31 Mart 1978'te beraat etti. Ama bir hafta sonra yani 7 Nisan 1978 günü kurşunlandı. Üç yıl yurt dışında tedavi gördü. Ölümden kurtuldu ama belden aşağısı felç oldu. Ve tekerlekli sandalyeye mahkûm oldu.

1981'de Strasburg İnsan Bilimleri Üniversitesinin çağrısı üzerine Fransa'ya gitti. Türk Etütleri Enstitüsünde ders verdi. 1996'da emekli oldu. 2000 yılında Türkiye'ye döndü. 1992'den itibaren de Cumhuriyet gazetesinde haftalık köşe yazıları yazdı.

Ömrünün 33 yılını yarı felç olarak tekerlekli sandalyede geçiren bu onurlu aydın, hayata gözlerini yummadan 14 kitap ve yüzlerce makale bıraktı.

Bunlar, "Uygarlık Tarihi", "Devlet ve Demokrasi", "Nasıl Bir Eğitim istiyoruz", "Yüzyılların Gerçeği ve Mirası" gibi toplumsal aydınlanmaya ve siyasal kültüre en büyük katkıyı sağlayacak başucu kitaplarıdır.

Düşüncesinden ve yazdıklarından ötürü hayatı kendine zehir edilmeye çalışılmış Server Tanilli'den, düşüncesinden ve yazdıklarından ötürü bedelini hayatıyla ödemiş bu ülkenin aydınlarından artık bir özür dilemenin zamanı gelmiştir.

Ve cumhuriyet, artık aydınlarından korkmamalıdır. Cumhuriyet, aydınlarına duyduğu endişe ile karanlık hesaplar peşinde koşanlara da fırsat vermemelidir.

1923'ten bugüne çağdaşlaşmak isteyen devlet, nedense hep aydınlarının ağzını tıkamaya çalıştı. Aydınlarını sakıncalı yurttaş olarak tanıttı. Sakıncalı piyade yaptı.

Bir toplumun siyasal, sosyal ve kültürel zenginliğinin üreticisi olan aydınlar bu ülkede, sürekli devletin baskısını sırtında hissetti ve de hissettirildi. Mahkeme salonları ve ceza evleri bu ülkenin aydınlarının daimi meskeni oldu.

Son günlerde gündeme gelen, geçmişiyle yüzleşmek isteyen siyasal irade ve de bu devlet, artık aydınlarıyla da yüzleşmelı. Aydınlarıyla da barışmalı. Tanilli'nin ölümü de bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Çünkü ülkenin bu barışmaya ihtiyacı var.