Bu ülkede 24 Ocak, çok önemli günleri hatırlatır bizlere. Çünkü:
-24 Ocak 1980, "24 Ocak Kararları" adıyla Türkiye ekonomisinin küresel sermayeye teslim edildiği gündür.
-24 Ocak 1993, Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü gündür.
-24 Ocak 2001, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan'ın öldürüldüğü gündür.
***
Evet, bu ülkeyi yönetenler silahı olandan korkmamıştı ama kalemi olandan hep korkmuştu.
-Muammer Aksoy'dan korkmuş, Bahriye Üçok'tan korkmuştu.
-Abdi İpekçi'den korkmuş, Çetin Emeç'ten, Onat Kutlar'dan korkmuştu.
-Bedri Karafakioğlu'ndan, Bedrettin Cömert'ten, Cavit Orhan Tütengil'den korkmuştu.
-Ahmet Taner Kışlalı'dan, Turan Dursun'dan, Necip Hablemitoğlu'ndan, korkmuştu.
Ve daha nicelerinden...
Ve de bugün, yine aynı korku...
İşte Can Dündar... İşte Erdem Gül... Silivri cezaevinde yatıyorlar.
***
Herhalde en korkulan kalem Uğur Mumcu olmuştu.
Çünkü:
-Kalemi kılıçtan keskindi Mumcu'nun.
-Yazdıkları köşesine sığmayınca kitaplarla çıkmıştı.
-Her kitabı iktidar sahiplerini sarsmış, kimyasını bozmuştu.
-Tehditler almıştı ama korkmamıştı. Tehditler almıştı ama geri adım atmamış, kalemini satmamıştı.
Ve o, 25'i aşkın kitabıyla ve de binleri aşan köşe yazısıyla, karanlık ilişkileri aydınlatır olmuştu.
İşte bugün ona dair söylenecekler söylenmiş, yazılacaklar yazılmıştır. Herhalde yapılması gereken, artık onun sözleriyle bugünü anlatmaktır.
***
"Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar" demişti.
Ve bir dönem kimliğini ayaklar altına alıp iktidar yalakalığı yapanları ve de bugün sığınacak yer arayanları, ta o gün böyle anlatmıştı Uğur Mumcu.
***
"Bu ülkenin hiçbir zaman ‘C’ planı olmadı. Bu ülkede daima A.B.D planları devreye sokuldu" demişti.
Elbette ekonomisi küresel sermayeye, siyaseti ABD'ye bağlı bir ülkede ‘C’ planı, yani milli bir politika olamazdı ve de olamadı.
***
İşte bugün:
-Ortadoğu kan gölüne çevrilmişken...
-İslam Dünyası mezhep savaşlarına hapsedilmişken...
-Ülkemizdeki çatışma, etnik bir kamplaşmaya sürüklenmişken...
O yıllar önce;
"Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü Türk'e; Alevi'yi Sünni'ye, Sünni'yi Alevi'ye düşman eden bir siyaset izleniyor. Günümüzün uğursuz siyaseti ve kanlı stratejisi budur" demişti.
***
Ama "Kimi ölüler bize ne kadar yakın, yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü" diyen... "Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir zamanda 'mezar taşı' gibi susmamasıdır" diyen bu kalem, bir kış günü susturulmuştu. 24 Ocak 1993 günü evinin önünde, aracına konulan bir bomba ile öldürülmüştü.
***
Yine de o, Anadolu halkından umudunu hiç kesmemiş, ölmeden önce şöyle seslenmişti. "Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz, hepimizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi..." demişti. Ve onun için:
"Uğurlar olsun, uğurlar olsun
Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun
Bir keskin kalem, bir kırık gözlük
Yürekli yiğitlere hatıran olsun" denilmişti.