Şair Nef’i, vezir Bayram paşaya,“a köpek” diye hitap ettiği bir şiirinden dolayı idama mahkum olmuştu. İdamına dakikalar kala, araya birilerinin girmesi sonucu, Dârüssaâde ağası (Kızlarağası) şairin affı için aracılık yapıp Sadrazam’a mektup yazmayı kabul eder. Af mektubunu yazan zenci ağayı seyreden Nef’i,  bir damla  siyah mürekkep divitten beyaz kağıda damlayınca, çenesini tutamaz ve zenci ağaya dönerek, ölümüne sebep olan son hicvi yapar;“Efendim teriniz damladı”…

Ağa öfkelenip mektubu yırtarken, Nef’i celladın yağlı kemendine teslim edilir ve sarayın odunluğunda kementle boğularak cesedi denize atılır.

Ölümünden sonra Nef’i için söylenen beyit meşhurdur.

Gökten nâzire indi Sihâm-ı kazasına,

Nef’i diliyle uğradı hak’kın belâsına…

Siham-i kaza, Nef’i’'nin, hiciv şiirlerini topladığı divânıdır. Söz oyunları ve alaylı ifadelerle dolu olup, ciddi bir eleştiriden çok ona buna laf sokma niteliği taşımaktadır.

Dün sabah Facebook paylaşım sitesinden çok sevdiğim kanun üstadı Halil Karaduman’ın, Almanya’da konser dönüşü havaalanında kalp krizinden öldüğünü öğrenince çok üzüldüm.

Halil Karaduman Dünya çapında ünlenmiş bir kanun virtiözüydü. Son olarak Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi Veliler korosunu çalıştırıyordu.

Halil beye, “üstadım, bu kadar televizyon programları, yurtiçi ve yurtdışı konserleriniz var, koroya zaman ayırabilecek misiniz ?” dediğimde, elini göğsüne götürerek, “hocam burada öyle bir musiki aşkı var ki, merak etme koşa koşa gelirim” demişti.

Halil beyin genç yaşında (53) ve çok verimli çağında ölümü Türkiye için büyük kayıptır. Şimdi internetten sözlerini Aşkın Tuna’nın yazdığı ve Halil Karaduman’ın Nihavent makamında bestelediği;

Yıllar var ki biz seninle bakışarak konuşuruz,

Sevdalanmış kalbimizle rüyalarda buluşuruz,

Bu şarkıyla kavuşuruz… 

adlı şarkısını kendi sesinden kanunu eşliğinde dinleyerek ağladım.   

Allah rahmet eylesin ve mekânı cennet olsun.

Dün gece Çorum’un eniştesi, fahri hemşehrimiz yazar Selahattin Aydemir telefonla İstanbul’a geldiğini söyleyince, kendisini Halis Kurtça Kültür Merkezinde yapılacak Felsefe konferansına davet ettim. 

Konferans öncesi Çekva, (Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı) Çorum lisesinden sınıf arkadaşım Mustafa Seydim’in ölüm haberini verince perişan oldum.

Mustafa kardeşim de çok güzel insandı. Çorum’a geldiğimde mutlaka yanına uğrar bir çayını içerdim. Son yıllarda da telefonla görüşür, halini hatırını sorardım.

Eşi Adviye hanımın, kızı Nevra hanımın, Seydim sülalesinin, arkadaş, dost ve akrabalarının acılarını paylaşır, başsağlığı dilerim.

Mustafa Seydim kardeşim de Hakk’a yürümüş,

Eşini, dostunu, Çorum’u matem bürümüş,

Allah sevgili kullarını hep erken alıyor,

Bizlere de ağıtlar yakıp ağlamak kalıyor…(Mehmet Özata)

Mustafa Seydim kardeşime Allah rahmet eylesin ve mekânı cennet olsun.

13. y.y. halk ozanlarından Aşki diyor ki;

Veren de O, alan da O, senden ne gidecek?

Telâşını görenler can senin zannedecek,

Ademoğlu âleme üryan gelir, üryan gider,

Nâle-vü efganla, giryan gelir, giryan gider…

“Ölüm Allah’a giden yolun tek kapısıdır” diyerek teselli bulmaya çalışıyorum.