Gazete satış fiyatımızı, abone ve ilan-reklam tarifemizi, en son 2003 yılından 2004 yılına geçerken yenilemişiz.

Gazete satış fiyatı 350 bin TL’den 400 bin TL’ye, yıllık abone 80 milyondan 100 milyona, özel ilan ve reklâmların sütun/santim fiyatı 1 milyondan 1 milyon 200 bine, tam sayfa ilan-reklâmın bedeli 300 milyondan 360 milyona çıkmış. Maktu ölçüdeki mesaj ve ilanların fiyatı da 30 milyon iken 35 milyon olmuş.

Bu tarifeler bugün de geçerliliğini koruyor. Elbette altı sıfırı atılmış olarak.

 

Aradan geçen 6 yıllık süre içinde enflasyon hızı düştü kuşkusuz, ama sıfıra da inmedi.

2003 sonundan 2009 sonuna enflasyonu hesaplasanız, en az % 50 çıkar.

Bu bir.

İkincisi, 6 yıldır tarife değiştirmediğimiz halde, hâlâ “Filanca gazete şu fiyattan abone yaptı”, “Falanca gazete aynı reklâmı şu fiyattan kabul etti” tarzında yaklaşımlardan başımızı alamıyoruz.

Nezaketimizden, “Tirajıyla, okunurluğuyla, etkinliğiyle, toplumda gördüğü kabul ve değerle, eğer o gazete sizi tatmin ediyorsa, yeterli buluyorsanız, o gazeteye abone olursunuz, ilan veya reklâmınızı o gazeteye verirsiniz, olur biter” de diyemiyoruz.

Seçici olanların, ölçüyü de doğru koymaları gerekir.

Hep söylediğimiz gibi, “eşitlik her zaman adalet değildir”.

Adil olacaksanız, her malın veya hizmetin hakkını ayrı ayrı değerlendirmek durumundasınız.

Bu, her alanda ve her şey için geçerli.

Üstelik, bir takım hizmetlerin kalitesinin artırılması, Çorum’a prestij kazandırılması açısından, “teşvik edici” olmak da, bu kentte yaşayan her bireyin kente karşı sorumluluğudur.

“Marifet iltifata tabidir” demezler mi?

Daha çok emek harcanan, daha çok özenilen, daha ileri teknoloji kullanılarak meydana getirilen ve farklılığı, esprisi olan mal veya hizmetin kıymeti bilinmezse, gelişimin ve değişimin önü kesilmiş olmaz mı?

Bütün bu yazdıklarımızdan zerre kadar alınmaması gereken, gerçekten tutarlı ve düzeyli pek çok kurumumuz, firmamız, hemşehrimiz var.

Ama bizi bunları yazmak zorunda bırakanlarımız da var ne yazık ki.

Onlara da kızamıyoruz bir yerde.

Gerçekleri bilmelerine rağmen, “pazarlık” geleneğinden kaynaklanan bir alışkanlıkla, istemeden bizi üzdüklerini düşünüyoruz.

Sabır gösteriyoruz.

Ama sabır nereye kadar?

Hiç değilse, Çorum’da gazeteciliğin düzeyi ile övünenler, değerbilirliklerini göstermek durumunda değiller mi?

Bunca özveri boşuna mı?