Norveç.

8 Mayıs 1945 tarihinde, işgalinde olduğu Nazi Almanyası’nın çekilmesiyle bağımsızlığı kazanmış bir ülke.

Dünyanın ünlü soğuk cenneti.

Soğuk ama “iklimim sıcak deyip cennet geçinen”; pek çok ülkeden, yüz bin kez daha “cennet” bir ülke.

En önemli özelliği; Dünyanın en korunmuş, en mükemmel doğasına sahip olması.

Yüz ölçümü: 385.207 Km2.

Kişi başı satın alma gücü paritesi 69.002 Dolar.

İşsizlik oranı, 0 (SIFIR)

Nüfusu (2020 yılı itibariyle) 5 milyon 433. (BEŞ MİLYON DÖRTYÜZOTUZÜÇ KİŞİ)

En kalabalık kenti olan Başkent Oslo’nun nüfusu 600 bin.

Nüfus Artış hızı: yüzde 0,6.

Köşeme taşıma ve yazıma konu yapma nedenim de bu işte…

Yani?

Yani nüfusu, Türkiye nüfusunun yüzde 14’ü kadar ama hemen her konuda, lider ülke konumunda.

“Az ve öz; kontrollü ve nitelikli nüfusun” ne denli doğru tercih olduğunu; Norveç’in kontrollü nüfusundan örnekler vererek anlatmaya çalışacağım.

… …

122.000 Km2’lik ormanlık alana sahip bir ülke Norveç. Topraklarının yaklaşık yüzde 40’a yakını orman yani…

Yerleşik halk başına düşen orman oranı 1,6 hektar.

Tüm dünya kamuoyu, cennet olarak niteliyor; dahası, “en yaşanabilir ülkeler” arasında, ilk sıraya koyuyor, soğuk iklimli bu ülkeyi.

Şimdi gelin, önce bunu irdeleyelim; nedir bu soğuk iklimli ülkeye cennet dedirten ya da cennet yapan etmen ya da etmenler?

??!!...

Söyleyelim hemen…

* Öncelikle insanları.

* Sonra insanlarının eğitilmiş beyinleri.

* Bu eğitilmiş beyinlerin; “önce ülkemiz, önce doğamız” deyip, ülkelerinin doğalarını koruma adına her bir şeyi yapmaları.

* Ve eğitilmiş bu beyinlerin, bizler gibi İLKELCE ÜREMEMELERİ. Birden fazla çocuk yapmamaları.

Yani?

Yani, NÜFUSLARINI, DENETİM ALTINDA TUTMALARI.

Yani?

Yani, insan olduklarının bilinciyle, mantık ölçüleri çerçevesinde, insan gibi üremeleri…

… …

Şimdi bu aşamada; “Mantık ölçüleri çerçevesinde üreyince; ne oluyor?” gibi bir soruya takılanlar da olabilir.

Onu da yanıtlayalım hemen.

Şunlar oluyor.

* Ülke insanlarının tümü, doğru ve sağlıklı bir biçimde eğitilebiliyor. Çünkü öğretim kurumları ve öğretmenler; görevlerini, (yüzer kişilik sınıflar da değil, onar yirmişer kişilik sınıflarda) sindire sindire yapma olanağı buluyor.

Sonuçta eğitim amacına ulaşıyor, eğitimsiz insan kalmıyor.

* Böyle bir eğitimden geçmiş halk üretken oluyor, verici oluyor, koruyucu, kollayıcı oluyor.

* Sağlıklı oluyor; çünkü sağlık olanakları ülkenin en ücra köşelerine kadar ulaşıyor.

* Uygarlık, ülke geneline yayılıyor.

* Ülke insanların tümü birden uygarlaşıyor.

* En önemlisi, uygarlık, bilinçli, tutarlı seçmenler yaratıyor.

* Bilinçli seçmenler; dürüst, namuslu, gözü ve gönlü tok siyasetçileri bulup, çıkarıyor; onları seçiyor, onlara görev veriyor.

* Bu yapıda seçmenlerin seçtiği; gözü ve gönlü tok, eğitimli, alçakgönüllü, sadeliği seven, gösterişten ve tantanadan kaçınan siyasetçi ve yöneticiler; doğru işler yapıyor. Boş işlerin peşinde koşmuyor.

Çalmıyor, çırpmıyor…

Sağlıklı, yaşanabilir yerleşim birimleri, yaşanabilir kentler, ulaşım sıkıntısı olmayan tertemiz caddeler, sokaklar, kaldırımlar, yeşil alanlar yapıyor.

* Eldeki kaynaklar yerini buluyor.

* Yerini bulan kaynaklar verimli oluyor; kaynak olarak tekrar devlete dönüyor.

* Vatandaşın refah düzeyi yükseliyor. Bu yükselme, ülkenin en ücra köşelerine dek yansıyor.

* Devletin ekonomisi güçleniyor.

* Devlet, devletliğini; vatandaş, vatandaşlığını biliyor.

* Huzur geliyor, huzur oluyor toplumda.

* Birlik, dirlik oluyor.

* Doğa korunuyor.

* Doğanın diğer canlıları korunuyor.

* Oslo’da gezerken bizzat tanık oldum. Yabanıl hayvanlar (geyikler, karacalar, ceylanlar) korkusuzca kente iniyor, insanların arasında dolanıyor. Ne insanlar, onları yadırgıyor; ne o hayvanlar, insanlardan korkup, kaçışıyor.

* O nedenle Tanrı vergisi doğa; doğa olarak kalıyor. Hatta eğitimli ve güzel insanların elinde, o doğa, daha da güzelleşiyor.

* O nedenle Norveç, “en yaşanılası ülke” olarak kabul görüyor.

* O nedenle Norveç’e, “cennet” deniyor.

* * *

Dönelim bizim ve bizim gibi ülkelere.

Ülkemiz siyasetçileri, kendi çıkarları gereği cahil seçmenlere gereksinimleri olduğu için; insanları, “Doğurun, doğurtun! Allah ne verdiyse!” diye teşvik ediyor.

Sonuç?

Sonuçta bu oluyor işte; yerlerde sürünüyoruz.