Geçen haftaki yazımızın başlığı “Marmara ölüyor!” idi.

Gerçekten, Marmara Denizi’nin “müsilaj” felaketiyle ölüm sinyalleri vermesi, ülkemiz açısından en ciddi sorundu.

Her ne kadar çevre sorunları, özellikle de iklimsel değişiklikler halk arasında kulak arkası ediliyor olsa da, Marmara’nın hali çok önemli bir uyarı niteliğindeydi.

Anadolu’da kuruyan göller, ırmaklar da artık herkes tarafından görülmeli ve çölleşme tehlikesine karşı topyekûn bir seferberlik ilan edilmeliydi.

*

Marmara’da hafta içinde “deniz salyası” denilen müsilajın temizlenmesi yolunda çalışmaların başlatıldığını gördük.

Elbette bu da bir şeydir, ama sorunun çözümünün daha derinde ve temelde olduğu da muhakkaktır.

İstanbul başta olmak üzere, Marmara Denizi’ne kıyısı olan tüm kent ve kasabalarda, adeta yaşam tarzının değiştirilmesi gibi bir şey…

Tüm arıtma tesislerinin güçlendirilmesi, yenilerinin yapılması…

Ve esas olarak da, “arıtıyor gibi” yapmaktan, yani bu tesisleri “var mı var” diye tutmaktan vazgeçilmesi gerekiyor.

Gerek kentsel, gerekse sanayi atıklarını, duru, berrak su şeklinde Marmara’ya veya bu denize karışan akarsulara bırakmak zorundayız.

*

Ölüm yatağına düşen Marmara Denizi’ne, daha fazla kirlilik akıtmama yanında, mevcut durumunu düzeltecek tedavilerin de uygulanması mutlaka gerekli olacaktır.

İşte bu noktada, Çorum’dan yine yapıcı ve olumlu bir ses yükseldi.

Ahlatcı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ahmet Ahlatcı, ülke çapında çok önemli pek çok buluşa imza atmış olan bilim ekibine, Marmara’yı kurtarmak üzere neler yapılabileceği konusunda çalışma görevi verdi.

Bilindiği üzere, Ahlatcı Holding bünyesindeki Nanografi A.Ş. burundan sprey şeklinde uygulanan koronavirüs aşısını buldu, tanı kitini geliştirdi, kurşun geçirmez yelek ağırlığını 7 kilodan 800 grama düşüren, hafif ama çelikten dayanıklı maddeyi ve tankları, uçakları termal kameralardan gizleyen boyayı üretti.

Bilim insanları, Marmara’yı canlıların hayatına son vermeye başlayan “kirlenme ürünü” zararlı maddeleri yok edecek kimyasalı bulabilirler ya da denizi temizleyecek etkili bir yöntemi belirleyebilirler.

Sayın Ahlatcı’ya, bu duyarlılığı nedeniyle tüm çevrecilerin sempatiyle baktıklarını, hele de olumlu sonuçlar ortaya çıkarsa, şükran borçlu olacaklarını düşünüyorum.

*

Toplumumuzun da artık çevrenin ve doğanın önemini anlaması gerektiği çok açık.

Yüce Allah, bunca güzellikleri, zenginlikleri insanoğlunun ayağına sermiş, bir de akıl vermiş.

Bunları korumak, geliştirmek, zenginleştirmek “akıl sahibi” insanların işi…

Yok etmenin ise, bana göre, bu dünyada ağır bir bedeli olduğu gibi, öteki dünyada da “sorumsuzluk” nedeniyle bir faturası olacaktır.

Lütfen kendimize gelelim artık.