Doğayı, en fazla “atıklar” kirletiyor. Bu doğru, fakat, atıklar usulüne uygun depolansa veya mümkün olanların geri dönüşümü sağlansa, atıkların doğaya ne zararı olabilir ki…

Onun için çevreciler “Doğayı atıklar değil insanlar kirletiyor” ifadesini kullanıyorlar, haklı olarak.

Örneğin plastik üreticileri, hammadesi yurt dışından temin edildiği için ekonomik bakımdan büyük değer ifade eden yoğurt-peynir kapları, pet şişeler, deterjan şişeleri gibi daha sayılamayacak kadar çok plastik ambalaj malzemesinin, “hayatı kolaylaştıran ürünler” olduğunu ve günlük yaşamda büyük önem taşıdığını, çevre kirliliğine de bunların değil, bunları kullandıktan sonra olmayacak yerlere atan insanların yol açtığını savunuyorlar.

*

Çoğu insanımız, ne yazık ki doğayı ve çevreyi koruma bilincinden yoksun olduğu için, atıklarını sağa-sola savuruyor, yollara atıyor, piknik yaptığı yerde bırakıp gidiyor.

Organik maddeler zaman içinde doğaya karışacak elbette, ama plastikler, yüzlerce yıl toprağı, suyu kirletmeye, doğayı katletmeye devam edecek.

Atıklarını çöp kutusunda toplayan insanlarımızın bile, atıkları cinslerine göre ayırma konusunda gösterdikleri ihmalkârlığı “kusur” hanesine yazabiliriz.

“Doğayı kirletmeye hakkım yok! Bu doğa, çocuklarımın, torunlarımın bana emaneti! Onlara, tertemiz, yaşanabilir şekilde bırakma sorumluluğum var!”

Bu sözü herkesin beynine “silinemeyecek şekilde” kazıyabilsek keşke…

*

Yenilenebilir enerji konusunda azımsanamayacak ilerlemeler kaydediyoruz.

Çorum Belediyesi de güneş ve rüzgâr enerjilerine yatırım yapmaya başladı.

Belediye’den atıkların dönüşümü bakımından da takdir edilecek adımlar geliyor. Biyokütle Enerji Tesisi bunun en somut örneği.

Çöplerin ayrıştırılması için gösterilen gayretleri de hiç gözden uzak tutamayız.

Kenti temiz tutmak yetmiyor, doğayı kirletmeyecek önlemlerin de alınması, mümkün olan dönüşümün sağlanması gerekli.

Elbet bir de, insanlarımızın Belediye’nin bu çabalarına katkı sunması, yerleştirilmeye çalışılan doğru kurallara uyması gerekli.

*

Günümüzde, doğal yaşamın ve organik gıdaların önemini bilmeyen kalmadı.

Ama, doğada nefes almaya çıkan insanımız da, çevreyi kirletip bırakıyor.

Sanki, “ben temiz havadan, topraktan, sudan, çimlerden, çiçeklerden yararlandım, gerisi beni ilgilendirmez” dercesine bir bencillik hakim…

Ne yapıp edip bu zihniyeti yenmemiz ve “bu doğa hepimizin, hatta şu anda dünya yüzünde yaşamayan gelecek kuşakların” bilincini yerleştirmemiz “boynumuzun borcu”.

Sorumluyuz ve bu sorumluluktan kaçamayız.