Önceleri adına “zelzele” dediğimiz deprem, bilimsel tanımı ile “bir doğa olayıdır, yer sarsıntısıdır”

Yerkabuğundaki fay hatlarının kırılması ile depremler oluşur. Biriken enerjinin yarattığı yüksek basınç, gerilme, sıkışma ve bükülme sonucu kırılan fay hatlarının yarattığı sarsıntılar, güçsüz, çürük, yapımında malzemeden çalınmış binaları yıkar, ölümlere ve acılara sebep olur.

Her deprem sonunda yoğun tartışmalar başlar. Akıl ve bilim “Deprem öldürmez, tekniğine uygun yapılmayan binalar öldürür” derken. Akıl ve bilimden yoksun olanlar ise bunun “tanrının bir gazabı olduğunu, işin fıtratı ve takdir ilahi” diye noktayı koyarlar. İzmir Depremi sonrası da bunun yoğun olarak tartışılacağını önceki depremlerden biliyoruz.

Geçmişi bir anımsayalım, 1999 depreminden sonra, laik kesime “7.4 yetmedi mi?” diye pankartlar açılmıştı. Sonrasında da “kızlar mini etek giydiğinden deprem oluyor” görüşünü dillendirmişlerdi.

Yıldız Teknik Üniversitesi profesörü ise; “Dinin izin verdiği küçük yaşta evlilikleri yasaklarsanız depremle cezalandırılırsınız!” diyerek, depremin nedeni olarak göstermişti.

Yine Elazığ Depremi sonrası alanı gezen sayın Cumhurbaşkanı, çevresinde onca bilim adamı ve şehircilik bakanı durduğu halde, o soruyu diyanet işleri başkanına yöneltmiş, o da “Bu bir imtihan” diye yanıtlamıştı. Sınavı ölen mi, yoksa kurtulan mı geçti? Orası belirsiz.

Said-i Nursi’ye göre de depremlerin nedeni “işlenen günahlar"dır.

Said-i Nursi’ye deprem “neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyade ilişiyor?” diye sorduklarında şu yanıtı verir: “Hafifçe gafilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi... namaza ve niyaza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor.” demektedir.

İmparator I. Justinianos İstanbul’daki depremin nedenini eşcinselliğe bağlar. 557’deki İstanbul depremi sonrası Kilise, depremin “günahkarların günahlarını cezalandırmak için” meydana geldiğini ileri sürer.

İstanbul’da 1063 yılında olan deprem, Psellos’a göre ilahi bir cezadır. Psellos şöyle der:

“Tanrı öfkesini dolaylı yolla, doğadaki kaosla göstermek istedi." (1)

Antakya’da 1053 yılında olan büyük depremin nedenini Tarihçi Mateos İncil’in yakılmasına bağlamıştı. Mateos Antakyalıların başına gelen bu felaketin sebebini şöyle ifade etmiştir: “Antakya halkı, türlü türlü günahlarından dolayı adil hâkim olan Allah’ın bu cezasına çarptırılmıştır." (2)

İran’ın eski cumhurbaşkanı M. Ahmedinecad 2010 yılında depremin nedeni olarak kadınların açık giyinmelerini ve rahat davranmalarını neden göstermişti.

Ülkemizde ve dünyada örnekleri çoğaltmak mümkün. Binlerce yıl öncesi insanları fay hatlarını ve levha tektoniğini bilmiyorlardı bir yerde anlaşılabilir. Peki ya şimdikiler?

Depremi önleme olanağı yok. Akıl, bilim ve ahlaki değerleri temel alarak mal ve can kaybını önleme olanağımız var. İki bina İzmir’de yan yana, birisi dimdik, diğeri akerdion körüğü gibi katlanmış yerlerde.

O katlanan ve yerlere serilen, aslında toplumsal ahlakımız, rüşvet, adam kayırma, yağma-talan, rant uğruna insan hayatının hiçe sayılması değil mi sizce de?

Son İzmir Depreminde tüm halkımıza geçmiş olsun diyor, can ve mal kaybının az olmasını diliyorum.

(1) https://ismailhakkialtuntas.com/2014/07/23/din-ve-deprem/

(2) http://docplayer.biz.tr/1341326-Antakya-da-ortacag-da-meydana-gelen-doga...