Abbasi'lerin ünlü halifesi Harun Reşid zamanında yaşamış olan Behlül Dana (VIII. yüzyıl) dönemin evliyasındandır.

Zaman zaman aklından zoru olan kimselere has tavırlar takınır, herkes de bundan dolayı kendisini deli sanır. Ama bunu maksatlı yapar. Aslında Behlül daima Harun Reşid'in yakınında bulunur, çeşitli sebepler hasıl ederek onu uyarırdı. Bir gün Behlül, üstü başı toz toprak içinde uzun bir yolculuktan gelmiş olmanın belirtileri ile Harun Reşid'in huzuruna çıkar. Harun Reşid ona sorar:

- Be ne hal Behlül, nereden geliyorsun?

- Cehennemden geliyorum ey hükümdar.

- Ne işin vardı cehennemde?

- Ateş lazım oldu da ateş almaya gittim.

- Peki, getirdin mi bari?

- Hayır efendim getiremedim. Cehennemin bekçileriyle görüştüm, onlar "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir" dediler.

MESİHİ (Ölümü 1513),

Türk olduğu için Osmanlı sarayında rağbet görmeyen Mesihi, İran ve Arabistan

taraflarından gelenlerin el üstünde tutulduğunu görerek şu beyti yazmış.

Mesihi gökten insen sana yer yok / Yürü var gel Acem’den ya Arab’tan…

Fatih Sultan Mehmet Topkapı sarayını yaptırıp burada Enderun adlı bir okul açtırmıştı. Bu okul Devlet-i Âliyye’yi yönetecek kişileri yetiştiriyordu. Bu okula Türk çocuklarını almadılar. Çünkü, devleti kurmuş olan Türk boylarını devlet yönetiminden dışlamak istemişti Fatih Sultan Mehmet. Enderun’a Avrupa taraflarından küçük yaşta esir alınan Hıristiyan kökenlileri yerleştirdiler.

İşte koskoca Osmanlı İmparatorluğunu “Dönme” diye adlandırılan Enderun imalatı

bu yabancı kökenli paşalar yönetmiştir.

Hiciv üstadı meşhur şair Eşref bu yüzden Abdülhamit’e şöyle sesleniyor.

Agop Paşa'yı lûtfet Padişâhım Sadrazam yap!

Denînin üstüne varsın gelen de bir denî olsun. (Deni=Aşağılık)
Sadaret mührünü vermek memnû ise Müselmân'a, (Memnu= Yasak)
Yahudi'den usandık, bir zaman da Ermenî olsun!

Filozof tavırlı bilge insanlar, kimi eylemleriyle, kimi söylemleriyle topluma mesaj vererek güzel sözleriyle insanları aydınlatırlar.

Sokrates, “Sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez” demiş.

Hannibal, “ Ya bir yol bulacağız, ya da bir yol açacağız” demiş.

Yunus Emre, “ Kim var idi, biz burada yoğ iken.” demiş.

Descartes, “ Düşünüyorum, o halde varım.” demiş.

Einstain, “Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan zordur.” demiş.

Anonim ; “İyilik yapar gibi görünmeyin, iyilik yapın, görünmeyin.”

Mümin Sekman, “ Her şey seninle başlar.” demiş.

Dünyanın tüm büyük gazetelerinin manşeti bir günlüğüne sana ayrılsaydı, oraya

tek bir cümle yazma hakkın olsaydı, o cümle ne olurdu? sorusuna şu cevabı verdim.

Ben bir cümle ile kendimi ifadeden aciz olduğum için asumana şöyle seslenirdim.

Ezelden gelir ebede giderim, / Bir garip yolcuyum kime ne derim?

Zaman ötesine geçer dururum, / Aklımı başımda zor zaptederim…

(Mehmet Özata)

SÜLEYMAN NAZİF ( 1869-1937)

Süleyman Nazif, Osmanlı Devleti’nin çöküşünün yarattığı acıyla kahrolan büyük bir vatanseverdir. İstanbul’un işgaline karşı geldiği için İngilizler tarafından Malta adasına sürülmüştür. Malta adasında, Enver Paşa’nın babası “Allah’a şükür, hiç harama uçkur çözmedim,” deyince Süleyman Nazif, “Keşke helale de uçkur çözmeseydiniz de koskoca Osmanlı İmp.’nu batıran oğlunuz Enver doğmasaydı.” demiş.

Süleyman Nazif, “Türk İlâhisi” adlı şiirinde kurtuluşun sevincini şöyle dile getirmiştir.

Dedem koynunda yattıkça, benimsin ey güzel toprak,

Neler yapmış bu millet en yakın tarihe bir sor bak…

Yerim sensin, göğüm sensin, cihanım cennetim hep sen,

Nasıl bir zinde millet çıktı, gördüm hasta sinenden…